Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tabiata " hakim olmayı " tasarlayan Batı'lı insan ilme değee veriyor gözükürken, aslında kendini, kendi şahsında insanı ön plana çıkarmaktadır. Hümanizm budur işte: insanın tanrısallaştırılması..
Comte " hayatının son devresindeki idealist ve mistik karakteriyle bu metafizik tavrı dinileştirmekten geri kalmamıştır. Madem fert ve insanlık pozitif devreye doğru bir evrim içindedir. Kendisi bir ömrün sonunda, pozitif de olsa bir dine niye geri dönüyor? Bu bile teorisini kendi tavrıyla yalanlamaktadır.
Reklam
Bu düşünürü böyle bir tarih felsefesine götüren şey kendi toplumunun kendi medeniyetinin dramıdır. Sınıf kavgalarının, din- ilim çatışmasının yoğun olduğu bir toplumun çocuğu idi Comte. "Düzen ve evrim " kavramlarında bir " ahenk " görüşü ve temelsiz bir tarih felsefesine saplanış ancak bununla açıklanabilir.
Durkheim ihtilal sonrası bir Fransız aydınıdır. Allah yerine (hâşâ) toplumu koyuyor. Bir toplum şuurundan yola çıkıyor. " Bir mü'min açısından Allâh neyse fert açısından toplum odur " diyor.
Durkheim bu vasıtasının çocuğudur. Sosyalizmi " bir ıstırap çığlığı " olarak niteleyişi bundandır. Cemil Meriç'in dediği gibi. 'sarsılan düzeni rasyonalizm rayına oturtmaya çalışan bir haham torunu " ister istemez bir hayale sığınacaktı..
" İlmi " dediği bu ahlâkın kaynağı toplumdur. Tam anlamıyla laik bir ahlâk bu. Her Batılı aydın gibi Durkheim'de kendi toplumunda yaşanan ilim-din çatışmasından etkilenerek laik ahlâkta karar kılmıştır. Yani ne ve nasıl olursa olsun yaşayan bir toplumun ortak değerleridir önemli olan. Tanrı yerine toplumu koymak budur işte.
Reklam
Sosyalizm'de kadın da erkek gibi üretimin bir parçasıdır ve üretimin alanı yoktur; fabrika da olabilir yol inşaatı da. Kadın ileti sosyalist toplumda feodal toplumun kalıntısı olan namus anlayışına mahkum olamaz, " serbest cinsi ilişkiler devrimci ahlâktandır " diyerek " aileye karşı savaş açanlar " , " kadını çocuğundam ayıranlar " , " zina ve fuhuşun son derece bilimsel açıklamasını yapanlar " bu mantığın sahipleridir.
Her ideoloji belli değerler bütünüdür. Hepsi belli şartlarda, belli kişiler tarafından genellikle bunalım dönemlerinde üretilmiş akıl kaynaklı fikir sistemleridir. Kendi içlerinde bir dereceye kadar tutarlılık arzeden bu ideolojiler zıtlarıyla vardırlar. Hepsi birbirine tepki durumundadır.
160 syf.
9/10 puan verdi
İlim ve ideoloji dunyanin başlangıcından olmasa bile toplumlasma aşamasındaki zihinlerde yer edinmesi bu düşüncenin kavramlaşarak insanları ve genelinde toplumları etkilemesi, değiştirmesi aşamalarından geçirerek çatışmaya ile son bulma mücadelesidir. İlim bütün milletlere de olmasada klanlar, derebeylikler, devletler ve imparatorluklar bünyesinde
İlim ve İdeoloji
İlim ve İdeolojiSadettin Elibol · Birlik Yayınları · 19805 okunma
Beynin fonksiyonu nasıl görmezden gelinir? O, hiç bir rolü olmayan basit bir et parçası değil ki! Burada, algılananın bilgiye dönüşümü vardır. Bu, ondaki yansıtma "sentez" gücünden ileri gelir. Maddenin maddeye çarpmasından bilgi doğar mı?
Sayfa 7 - Birlik yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Halbuki hiç bir deney zorunluluğu vermez. Deney, zaten şeylerin dış ilgilerini tanıtan zorunlu bağlantıları değil, sabit bağlantıları meydana çıkarır.Zihnimiz için zorunlu olanın, olgular bakımından zorunlu olup olmadığını bildirmez.
Sayfa 15 - Birlik yayınlarıKitabı okudu
Peki olguları doğuran şartların gelecekte de varolup olmayacakları nereden belli?
Sayfa 16 - Birlik yayınlarıKitabı okudu
Boutroux, klasik fiziğe hâkim olan iki inanca karşı çıkmıştır; zorunlu sebeplilik ilişkisi, bir; deney araçlarının deneylenen üzerinde etkisi yoktur, iki. 0, zorunluluğun, olguların ve varlıkların derinliğinde değil, yüzeyinde olduğuna inanır. Derinliğe inildikçe zorunsuzluk başlar. Bu zorunsuzluk, varlık tabakaların da derece derece artar.
Sayfa 18 - Birlik yayınlarıKitabı okudu
Deney araçları ne kadar geliştirilirse geliştirilsin,daima bir kesinsizlik ve belirsizlik tortusu» kalır. Bu,zorunsuzluktan kaçınılamıyacağı anlamına gelir.
Sayfa 18 - Birlik yayınlarıKitabı okudu
Heisenberg'in bütün çabası şu soruyu cevaplamaya yönelir: Bir parçacığın durumu ve hızı aynı anda bilinebilir mi? İncelemeleri, Heisenberg'i belirsizliğe götürür. Bir atom parçacığının durumu ve hızı bir arada, istenildiği zaman ve kesinlikle gösterilemez. Konum tam olarak ölçülünce, hız; hız tam olarak ölçülünce konum belirsiz kalır. Gözlem araçlarının işe karışması kesin bilgiyi önler. Oysa mekanik bir oluşun hesaplanması, bir cisimciğin belli bir andaki konumu ve hızını aynı anda bilmeyi gerektirir.
Sayfa 19 - Birlik yayınlarıKitabı okudu
71 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.