“Ah, lütfen, lütfen” diye araya girdi Lucy. “Ne yaparsanız yapın, ama bizi ayırmayın. Biliyorsunuz ki—” Ardından durakladı, çünkü Caspian hâlâ kimliğini gizlemek istiyordu. “Yüz elli öyleyse” dedi Lord. “Sana gelince küçük bayan, üzgünüm, ama hepinizi satın alamam. Çocuğun iplerini çöz Pug. Ve beni dinle – diğerlerine de iyi davran, yoksa pişman olursun.”
O anda evlerin birinden (sanırım bir handı bu) iyi görünümlü bir adam çıktı ve: “Hey Pug. Her zamanki işlerinden biri mi?” diye sordu. Adının Pug olduğu anlaşılan köle taciri yere kadar eğilerek selam verdi ve yaltaklanan bir sesle “Evet, Sayın Lordum” dedi. “Şu çocuk için kaç para istiyorsun?” dedi adam Caspian’ı göstererek. Ah” dedi Pug. “Lordlarının en iyisini seçeceğini biliyordum. Kimse lordumuzu ikinci kalite bir şeyle aldatamaz. Ama o çocuğu ben de beğeniyorum. Hoşlanıyorum, evet. Öyle yumuşak kalpliyim ki, bu işi yapmamalıyım. Yine de Lordumuz gibi bir müşteriye—”
Reklam
Bu arada yabancılara oldukça yaklaşmışlardı. İçlerinden biri – siyah saçlı, iriyarı bir adam – “Günaydın sizlere” diye bağırdı. “Size de günaydın.” dedi Caspian. “Issız Adalar’ın hâlâ bir valisi var mı?” “Emin olun var” dedi adam, “Vali Gumpas. Kendileri Dar Liman’da. Bizimle oturup içki içmeye ne dersiniz?”
Gemideki herkes onun bu alışkanlığını biliyordu. Hem denizciler de bundan hoşnuttu, çünkü orada birinin bulunması gözcünün konuşacak bir arkadaşı olması anlamına geliyordu. Eustace’in kayarak, yalpalayarak ve tökezleyerek (henüz gemide yürümeye alışmamıştı) neden geminin burnuna kadar gittiğini kesinlikle bilmiyorum. Belki karayı göreceğini umuyordu ya da mutfağa uğrayıp bir şeyler atıştıracaktı. O sallanan uzun kuyruğu görür görmez, kuyruğu tutup, Bastıbacak’ı baş aşağı bir-iki kere döndürmenin, sonra da gülerek kaçmanın harika olacağını düşünmüştü. Başlangıçta plan çok güzel yürüyor gibi görünmüştü. Fare, iri bir kediden daha ağır değildi. Eustace bir çırpıda onu küpeşteden indirmişti; fare küçük ayakları ve açık ağzıyla çok gülünç görünüyordu. Canını kurtarmak için birçok kez kavgaya tutuşmak zorunda kalmış olan Bastıbacak bir an için bile soğukkanlılığını ya da hünerlerini kaybetmedi. Kuyruğundan tutulmuş halde havada döndürülürken kılıç çekmek hiç de kolay değildir, fakat o bunu başardı. Eustace ilk olarak, elini acıtan ve kuyruğu bırakmasına neden olan iki darbe hissetti. Ondan sonra da, güvertede zıplayan bir top misali farenin kendini toparladığını gördü. Karşısında durmuş, şişe benzeyen uzun, parlak ve keskin şeyi göbeğinin bir-iki santim yakınında ileri geri sallıyordu. (Bu Narnia’daki fareler için kemerin altı sayılmıyordu, çünkü onların daha yükseğe ulaşması beklenemezdi.)
“Ama iksir burada” dedi Caspian. “Tamamen unutmuşum. Giderken geride bıraktığın için kraliyet hazinesi olarak kabul edilmesi gerektiğini düşündüm ve yanımda getirdim – eğer deniz tutması gibi basit bir şey için harcanması gerektiğini düşünüyorsan?” “Sadece bir damla yeterli” dedi Lucy.
Caspian akşam yemeğinden önce gemiyi gezdirmeyi teklif etti, ne var ki Lucy’nin vicdanı buna izin vermedi. “Benim gidip Eustace’i görmem gerekiyor. Deniz tutması çok kötüdür biliyorsunuz. Eğer o eski iksirim yanımda olsaydı onu tedavi edebilirdim” dedi.
Reklam
846 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.