Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ey bu dünyadan ukbaya yürüyen yolcu!
Haritan Kur'an Pusulan Sünnet Refikin Sahabe Azığın sadık dostlardır...
Sayfa 14 - SİYER YAYINLARI
Ey bu dünyadan ukbaya yürüyen yolcu! Haritan Kur'an! Pusulan Sünnet! Refikin Sahâbe! Azığın Sadık Dostlardır...
Sayfa 14 - siyerKitabı okudu
Reklam
Ey bu dünyadan ukbaya yürüyen yolcu! Haritan Kur'an Pusulan Sünnet! Refikin Sahabe! Azığın sadık dostlardır
Sayfa 4 - Siyer yayınları
“Mesela, “Allah kimi doğru yola eriştirmek isterse, onun kalbini İslâm’a açar.” [104] ayeti nazil olunca, buyurdu ki: “Nur kalbe girince genişler ve açılır.” Sahâbe sordu: “Ya Resûlullah! Bu halin dışarıdan görülen bir alameti var mıdır?” Dedi ki: “Ebediyet yurduna hazırlanmak, aldanma diyarından uzaklaşmak, ölüm gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır.”
“Sahâbe, Hz. Aişe validemize sorar: “Peygamberimizin ahlakı nasıl idi?”Der ki: “Siz hiç Kur’ân okumuyor musunuz? O’nun (sas) ahlakı Kur’ân idi.”
Her yolcuya menzile varmak için 4 şey gerekir: Harita, pusula, refik, azık... Ey bu dünyadan ukbaya yürüyen yolcu! Haritan Kur'an! Pusulan Sünnet ! Refikin Sahabe! Azığın Sadık Dostlardır...
Reklam
Sahâbe, Hz. Aişe validemize sorar :"Peygamberimizin ahlâkı nasıl idi?" Der ki : "Siz hiç Kur'an okumuyor musunuz? O'nun (sas) ahlâkı Kur'an idi."
Sayfa 123Kitabı okudu
Her yolcuya menzile varmak için dört şey gerekir: Harita, pusula, refik, azık... Ey bu dünyadan ukbaya yürüyen yolcu! Haritan Kur'an! Pusulan Sünnet! Refikin Sahabe! Azığın Sadık Dostlardır...
Ey bu dünyadan ukbaya yürüyen yolcu ! Haritan Kur'an! Pusulan sünnet! Refikin Sahabe! Azığın Sadık Dostlardır...
Efendimiz (sas) birgün Mescid-i Nebevî’ye girdi, Übey b. Ka’b’ı buldu ve ona:  “Allah bana, sana Lem yekünillezi sûresini (Beyyine Sûresi) okumamı emretti.”  dedi. Hz. Übey: Hiç beklemediği bu sözleri duyunca: “Ya Resûlullah! Rabbim beni mi söyledi?” dedi. Efendimiz (sas):  “Evet”  dedi. Übey daha da heyecanlandı:  “Ya  Resûlullah! Rabbim  benim  adımı söyleyerek mi  bunu  istedi?” diye sordu. Resûlullah:  “Evet, Rabbim hem senin adını, hem senin nesebini andı!” dedi. Übey artık söyleyecek hiçbir söz bulamadı ve sevincinden çocuklar gibi ağlamaya başladı.  [Müslim,  Fezâilü’s-Sahâbe,122; İbn Sa’d,  Tabakât,  III, 573]
Sayfa 188 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yine bir gün genç Müslümanlara hilâfet günlerinde Câhiliye ile İslâm arasındaki farkları anlatıyor ve diyor ki: “Biz öyle insanlardık ki kendi ellerimiz ile helvadan putlar yapar sonra acıkınca onları yerdik. Kız çocuklarımızı dayına gidiyoruz diye evden alır, kendi ellerimizle diri diri toprağa gömerdik!” Bu sözleri duyan gençler, Hz. Ömer’in (ra) hep aklını, anlayışını, ince düşüncelerini bildikleri için: “Ey Mü’minlerin Emîri! Siz bunları nasıl yapabildiniz? Bunları yaparken aklınız yok muydu?” diye sordular. Bu soruya Hz. Ömer (ra) şöyle karşılık verdi: “Yâ Buneyye! İndena aklun, velâkin lem tekûn indenâ hidâye/ Ey Oğulcuğum! Aklımız vardı, ama hidâyetimiz yoktu.” Hidâyet olmadıktan sonra akıl tek başına ne işe yarar. Akıl gözdür, hidâyet ise nûr, yani ışıktır. Işık olmayınca göz görür mü? Bugün binlerce insanın aklı olmasına rağmen, akılsızca davranmalarının tek bir izahı vardır, o da Hz. Ömer’in (ra) dediği gibi hidâyet mahrumiyetidir.
Sayfa 61 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Hz. Ömer’in (ra) şahsiyetinin üç temel esası vardı. Bunlar, adâlet, kuvvet ve rahmet idi. Adâletin tesisi için kuvvet şarttır. Kuvvet olmazsa, güç olmazsa otorite sağlanmaz, zaafiyet baş gösterebilir. Ancak kuvvetin hemen karşısına rahmet konmazsa, o kuvvet Allah korusun zulme, haksızlığa dönüşebilir. İşte Hz. Ömer (ra) celâl sıfatı ile adâlet terazisini hayatında kurarken bir kefesine kuvveti, bir diğer kefesine de rahmeti koydu. Böyle olunca da o adâletin timsali, örneği ve rehberi oldu.
Sayfa 71 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.