Van a ilk geldiğimde tesadüfen, hiç sevmesem de kafeleri, bir tabela dikkatimi çekti. Eski püskü bir şeydi. Bir tahtaya yazılmış ESKİCİ diye. Şöyle bi çıktım merdivenden, karşımda eski,, annelerimizin kullandığı dikiş makinesi, Kemal Sunal ve Ayşen Guruda posterleri.
Eski bir sandık, ve aniden geçen bir güvercin. Yukarı çıktıkça beliren Zeki Müren sesi ve eski radyoya oyulmuş eski bir televizyonun hoparlöründen.. Her tarafta çiçekler ağaçlar ve eski şeyler... Gramafon parçası bile vardı, ve karşıda bir beze işlenmiş ÖLÜ OZANLAR ŞİİR GECESI.. Sonra kendi dik gölgesi kambur bir adamın gülümseyişi. Kaval çalışı ve güvercinleri etrafına toplanışı.. ve onlara yaptığı eve KYK adını vermiş olması. İlk görüşte herşey hayal ürünü sanki. Sonra bir merhaba ve güzel sohbetler. Konuştukça ve şiir okudukça dünyaya değen, onu mana evresine getiren bir adam. Kendi yazdığı Dinazorella şiiri Ve sonra Her cumartesi şiir gecelerinde okunan şiirler, Burası kafe değil ESKİCİ diyen Mikail...
Demem o ki her şehri güzel yapan bir Dost vardır. Hayatımda gördüğüm en derin insanlardan biriydi. Ve Dost bakışlı kardeş, arkadaş...
Biz oraya ESKİCİ diyoruz. Boğulmuş şehrin, boğulmamış bir kaç yeri...
Tavsiyedir. Van a gelip görmeden gitmeyin derim..
Iyi akşamlar...