Beni bağışla patron!” dedi. “Ben, Tanrı kemiklerini aziz etsin, dedem Kaptan Aleksi’ye benziyorum! Yüz yaşındaydı; öğleden sonraları çeşmeye giden kızları seyretmek için kapının önüne otururdu. Ama, gözleri bozulmuştu, iyi görmüyordu. Bunun için kızlara şöyle bağırırdı: ‘Sen kimsin, kız?’ ‘Mastrandoni’nin kızı Lenio,25’ ‘Gel kız, sana dokunayım! Gel kız, korkma!’ Kız da kahkahayı basıp yaklaşırdı. Dedem, koca elini kıza uzatır, yavaş yavaş, tatlı ve kudurmuşçasına yoklardı. Sonra da ağlamaya koyulurdu. Bir gün, ‘Neden ağlıyorsun dede?’ dedim. ‘Ne ağlamayım be çocuğum,’ dedi. ‘Ben ki ölüyorum ve bunca güzel kızı arkamda bırakıyorum!..’” Zorba içini çekti: “Ey zavallı dedem,” dedi, “nasıl anlıyorum seni!.. Sık sık oturup düşünürüm! ‘Ah, ah! Olabilse de, bütün güzeller benimle birlikte ölse!’ Ama, o dişi domuzlar yaşayacak, iyi hayat sürecek, sarılacak, öpüşecekler, Zorba da toprak olacak... Çiğneyecekler beni...”
"Sana göre kimse mutlu değil, öyle mi?" "Bazıları mutlu görünüyor ama açıkça bu konu üzerinde fazla düşünmüyorlar. Diğerleri planlar yapıyor: Bir kocam, yuvam, iki çocuğum, şehir dışında bir evim olacak. Bunlara sahip olmak için uğraşırken matadora bakan boğa gibiler: İçgüdüsel tepkiler veriyorlar, hedefin nerede olduğu hakkında hiçbir fikirleri yokken aptalca hareket ediyorlar. Araba alıyorlar, bazen bir Ferrari'leri bile oluyor ve yaşamın anlamının bu olduğunu düşünüyorlar ve asla bunu sorgulamıyorlar. Oysa ruhlarında taşıdıklarını bile bilmedikleri keder, gözlerinden okunuyor."
Reklam
Ne kadar sevindi çocuğum adını bilmek isteyince
"Adın ne?" diye sordum ona. Kapımın önünde duruyorduk. Durdu. Şaşırmıştı. Belli belirsiz çenesini kaldırdı. Ben sorumdan pişman oluncaya kadar gözlerini yüzüme dikti. "Adımı bilmek istiyorsun demek." Kasten yapmadım ama gözlerimi biraz kıstım. "Warner soyadın, değil mi?" Neredeyse gülümsedi. "Adımı bilmek istiyorsun." "Bunun bir sır olduğunun farkında değildim." Öne yürüdü, dudakları seğirdi. Gözlerini yere indirdi, gerilmiş dudaklarının arasından hızla nefes aldı. Eldivenli parmağını yanağımdan aşağıya kaydırdı. "Sen bana seninkini söylersen ben de sana benimkini söylerim."
Sayfa 74 - Warner~JulietteKitabı okudu
Unut çocuğum geçmişi, bak sana bir başka gelecek getirdim.
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Kadın:Nasty! Nasty! Nasty:Ne istiyorsun? Kadın: Fırıncı,beni çocuğum öldü.Neden öldüğünü bileceksin herhalde,sen ki her şeyi bilen adamsın. Nasty:Evet, biliyorum. Heinrich:Yalvarırım sana,sus, Kötülük gelmesine aracılık eden insanlara lanet olsun. Nasty:O çocuk öldü, çünkü kentimizin burjuvaları,içlerindeki en zengin bir derebeyi olan Başpiskopos'a karşı başkaldırdılar.Varlıklılar birbirleriyle savaşa tutuşunca ölenler yoksullardır.
Reklam
Mert insanların hiçbiri, felaket içinde de yaşasa, şöhretini lekelemeye ve kötü bir ün bırakmaya razı olamaz. Çocuğum sen de kendine gözyaşı ile dolu bir hayat seçtin ve kötüye karşı koyarak bir defada iki onur nişanı kazanmayı: hem mükemmel, hem cesur bir evlat ününü tercih ettin. Tanrı vere de, bugün düşmanlarının sana karşı olduğu gibi, bir gün güç ve zenginliğinle sen de onlara üstün olasın! Zira seni mutluluk içinde bulmadım, fakat doğanın en yüce kanunlarına uyarak, Zeus'a olan imanın sayesinde en parlak şerefe nail olacaksın.
Kimbilir belki bir gün tam tersi doğarız. Yani ben senin annen olurum, sen de benim çocuğum olursun. Ama ben o zaman sana, sen de benim kadar olana dek bekleyeceğimi söylerim.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.