Bir oyuncağa benzeyen, üzerine titrediğimiz, bu el kadar varlığa sevgi gözlerimizle baktığımızda, Latin şairi Juvenalis'in şu dizesini daha iyi kavrayacağız.
"Saygıların en büyüğünü çocuğa borçluyuz."
Nasıl bedensel embriyon, içinde büyüyebileceği bir döl yatağına muhtaçsa, ruhsal embriyon da öyle, sevgiyle ısınmış, besinle donanmış, ona kucak açacak bir dış çevreye muhtaçtır. Bu hakikat er geç anlaşıldığında, yetişkinler, çocuklara karşı tutumlarını değiştireceklerdir. Çünkü, çocuğu biçimlenmekte olan ruhsal bir varlık olarak görmek bizleri yeni sorumluluklara itecektir. Bir oyuncağa benzeyen, üzerine titrediğimiz, bu el kadar varlığa sevgi gözlerimizle baktığımızda, Latin şairi Juvenalis'in şu dizesini daha iyi kavrayacağız: "Saygıların en büyüğünü çocuğa borçluyuz"
Bu el kadar varlığa sevgi gözlerimizle baktığımızda, Latin şairi Juvenalis'in şu dizesini daha iyi kavrayacağız: "Saygıların en büyüğünü çocuğa borçluyuz."
Bu el kadar varlığa sevgi gözlerimizle baktığımızda, Latin şairi Juvenalis'in şu dizesini daha iyi kavrayacağız: "Saygıların en büyüğünü çocuğa borçluyuz."
Bir oyuncağa benzeyen, üzerine titrediğimiz, bu el kadar varlığa sevgi gözlerimizle baktığımızda, Latin şairi Juvenalis'in şu dizesini daha iyi kavrayacağız: "Saygıların en büyüğünü çocuğa borçluyuz."