Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden
Rabbim ne güzel çıldırır.
Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak;
Sevincinden titreyerek.
Yılda bir kere kendini verir toprak
Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan
Rabbim ne güzel yarılır.
Biz de bir kere sevinebilseydik.
Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.
Kimbilir belki bir gün sulh olunca
Biz de deliler gibi seviniriz,
Ağaçları ve baharı taklit ederiz
Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri
Renkli ampuller asarız pencerelerden
Kimbilir belki bir gün sulh olunca
Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden
Ağaçlar gibi.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
*BAHAR VE BİZ*
Meltem mi ki bu esen, renk mi ki, şarkı mı ki?
Şu dağdan aşağı ak bir bulut salkımı ki
İçime bir buruksu sarhoşluk akıtmada.
Düşler mi ki şu burcu burcu kokan havada,
Renk mi ki üzerimden akaduran bu nehir?
****
Durma, durma, gözünün alabildiği kadar
Sar bu şarkı söyleyen, bu danseden evreni
Ve ayırma güzel gökyüzünden gözlerini;
Yaşamak kadar güzel, saf, mavi gökyüzünden,
Bağışlayan gökyüzünden, ebedi gökyüzünden
AHMET MUHİP DIRANAS
*BAHAR GÖKLERİ*
Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgarla, ilkbaharla
Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi
Rüyada mıyım, gerçek mi bu
Hem var gibiyim, hem yok gibi
Bir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde
Başakların sonsuz salınışı
Burada, kendimle başbaşa
Ömrümü böylece tamamlayabilirim
ATAOL BEHRAMOĞLU
*İLKBAHAR*
Yani ne bileyim incinince nasıl baktığını, kaçmaya çalıştığında boynunu nasıl kaşıdığını, köşeye sıkışıp edecek iki kelam bulamadığında görünmez olmak için o elbisenin yakalarıyla oynadığını, uçuşan çiçek tozları yüzünden hapşırdığını, yinede en çok ilk baharı sevdiğini, lakin üşüdüğünü, yaz kış mütemadiyen üşüdüğünü, çayına beş kaşık şeker attığını... Hakikatte sevgili sayılmamız için benim bütün bunları biliyor olmam lazım.
Çalıkuşu
Bazen düşünüyorum da neleri geri teptik acaba istemeden? Mesela otobüse binmek yerine yürüyerek gitseydik gitmek istediğimiz yere, her şey farklı olur muydu? Bir sokakta yerleri inceleyerek yürümek yerine, başımız dimdik yürüseydik hayatımızın aşkı döner miydi köşedeki sokaktan? Kestirmeden gitmek yerine, uzun sokakta sallana sallana yürüseydik, her gece "keşke bir kez daha görsem" dediğimiz insanı görür müydük? Hatta birbirimize selam verip, eskiyi yad edip ince sızılı bir mutluluk yaşar mıydık? Çekindiğimiz için bir sey soramadığımızda, kaç şeyi ittik kendimizden? Cesaret edip "seviyorum" diyemediğimiz için mi sevdiğimiz insanlar hep başkalarının oldu? Hep aynı yolu tercih ettiğimiz için mi bu kadar dümdüz gidiyor hayatımız? Bilmiyoruz ve asla bilemeyeceğiz. Çünkü her zaman iki seçenek vardır önümüzde ve her zaman yalnız birini seçebiliriz aynı dakikalar içinde. Ne yazık ki, bu uzun yolculukta sağ camın yanına oturduğumuzda, sol camdan geçen şeyleri göremeyeceğiz. Başımızı sola çevirsek, sağ taraftakileri kaybedeceğiz.
ALINTIDIR.