Gök nûra garkolur nice yüzbin minâreden🤍
Şehbâl açınca Rûh-u Revan-ı Muhammedî🌹
{ Yahya Kemal Beyatlı }
BİRİNCİ BASIMIN ÖNSÖZÜ:
Türk dilinin oluşma çağını, gelişme aşamalarını kesin olarak açıklamak, bundan bilimsel sonuçlar çıkarmak kolay değildir. Bu güçlük, önce ''Türk'' sözcüğünün yeni olmasından, ilk kez 8. yüzyılda Orkun Yazıtları'nda görülmesinden, sonra bu adı alan ulusun tarihi boyunca belli bir yerde değil de çok dağınık ülkelerde,
Ezân-ı Muhammedî
Gök, nûra garkolur, nice yüzbin minâreden
Şehbâl açınca rûh-ı revân-ı Muhammedî
Ervâh cümleten görür Allahü Ekber’i
Akseyleyince arşa lisân-ı Muhammedî
Yahya Kemal Beyatlı
İlimlerle Fenler
Şehbâl mecmuasının "İlimlerle Fenler" köşesinde Doktor Riza Nur'un "Muharebede mecruhlar, ameliye-i cerrâhiyeler, yeni silahların tahribatı, millete vazife" başlıklı yazısı yer alıyor. O makalede bulunan bir fotoğrafı.
"Haydarpaşa Tıp Fakültesinde bir mecruh gaziye ameliye-i cerrâhiye icra edilirken"
Makale şu ifadelerle başlıyor:
"Kurt gibi acıkmış, hayvan gibi kudurmuş Balkan milletleri zavallı vatanımıza senelerden beri kabaran iştihalarını bastırmak için saldırmaya hazırlanıyorlardı. Aralarındaki o kalkmaz nifak artık kalkmış; kolumuzu, budumuzu yemek için hepsi birleşmişti. Anadolu'dan vatan müdafaasına, kızlarımızın, annelerimizin, ihtiyar babalarımızın muhafazasına koşanlar, millet namusunu düşman ayakları altında bırakmamaya azmedenlerle Istanbul sokakları insan nehri halinde akmaya başlamıştı..
- Makale Muharriri Rıza Nur, Şehbal Mecmuası 15 Şubat 1328 [28 Şubat 1913], Sahife 434
Şehbal gazetesi / 14 Eylül 1912
Atatürk’ün Kod Adı: Mustafa Şerif kitabından bahsedilen şehbal gazete küpürleri
(Alakasızca bir sürü şey anlattıktan sonra)
Kitaba gelecek olursak, kitap çok güzel bir kitap. Bir solukta okudum. Konusu olsun, olmasın herkesin okumasını isterim. Özellikle Şehbal'in başına gelenler beni çok etkiledi. Mübin'in de allah belasını versin, kıza çok çektirdi. Neyse spoiler vermeyeyim, gerisini de okuyunca görürsünüz. İyi okumalar diliyorum.
Hasbihâl 2
Büyük bir şâirin düstûr-i hikmettir şu ihtârı;
Velev duymuş da olsan yolsuz olmaz şimdi tekrârı:
«Geçen geçmiştir artık; ân-ı müstakbelse mübhemdir;
Hayâtından nasîbin: Bir şu geçmek isteyen demdir.»
Evet, mâzîye ric’at eylemek bir kerre imkânsız;
Ümîdin sonra istikbâl için sağlam mı? Pek cansız!
Bugünlük iş bugün lâzım
Gök nura gark olur nice yüz bin minareden,
Şehbal açınca Ruh-u Revan-ı Muhammedî.