Ahmet Ümit'in şu ana kadar en sevdiğim romanıdır. İnceleme spoiler içerir!
Antik şehirlere gittiğimde elimden geldiğince taşlara dokunmaya çalışır ve binlerce yıl önce insanlar da benim dokunduğum taşlara dokundu diyerek heyecanlanırım.
Tabletler aracılığıyla 2800 yıl önce yaşamış bir insanın duygularına ortak olmak gerçekten de çok heyecanlandırdı. Böyle bir olayın tarihte olma ihtimali bile benim için yeter de artar.
Arkeologlar eserleri ortaya çıkarmaya çalışırken, bir zamanlar yaşamın olduğu, insanların olduğu şehirin kah toprak altında kalması kah eserlerin yıkılıp harap olması insanı bir garip hissettiriyor.
Kitabın sonunun çok vurucu bitmediğini düşünüyorum. Katil cinayetleri bir amaç uğruna işliyor fakat öldürdükleri kişiler masum kişiler. Gönül isterdi ki öldürdükleri kişilerin geçmişi kirli olsun.
Ama katilin bakış açısı bir yerde doğru. Kötülük insanoğlunun doğasında var. Sen ben doğaya, hayvanlara zarar vermiyor olabiliriz fakat genelimiz böyle değil. Kötülük daha da ağır basıyor.
Hitit, Asur, Urartu gibi medeniyetlere misafir olduğumuz romana puanım 9/10