İlmin kanunu budur; şiirde ise böyle bir kanun yoktur, kendinden önce gelmiş hiçbir şeyi yadsımaz ve ardından gelenler tarafından da yadsınmaz, huzur içinde aşar geçer yüzyılları. Bunun için rubai yazıyorum. Beni ilim âleminde asıl büyüleyen ne, biliyor musun? En yüce şiiri orada bulmam: Matematikte, sayıların o baş döndürücü sarhoşluğunu; astronomide kâinatın muammayı andıran mırıltısını... Ama Allah aşkına bana hakikat lafı etmeyin!
Bu yazara ait okuduğum ilk kitaptı, yaklaşık 500 sayfa olmasına rağmen çok akıcıydı. Amin Maalouf'un "Semerkant" isimli kitabında okumuştum üçü de İran asıllı olan Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk. Çok güzel bir kitaptı o da. Nizamülmülk tarafından yazılan "Siyasetname" isimli kitabı da okumuştum. Çok güzel bir yönetim kitabıydı. Bu kitapta okuduklarım şaşırttı biraz beni, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun baş veziri olan Nizamülmülk Alp Arslan ve Melikşah'a vezirlik yapmıştır. Bu kitapta dikkatimi çeken Vezirin önemli görevlere akrabalarını getirmesi, o kadar güçlü bir hale gelmiş ki görevden azli bile istenemiyor, aslında devlet yönetiminde biri o kadar uzun süre önemli bir makamda görev yaparsa haliyle her şeyi hak görüyor kendine. güzel bir kitap tavsiye ederim.
' Yoksulluk muydu beni huzuruna getiren? Değildir yoksul azla yetinmeyi bilen.
Hiçbir şey beklemem senden saygıdan başka.
Dürüst ve özgür bir kişiye saygı göstermeyi bilirsen.'
-Dinle genç dostum, Yüce Rabbim sana bir Adem oğlunun elde edebileceği en değerli şeyleri bahşetmiş: Zekâ, belagat, sıhhat, güzellik, öğrenme, varoluşun tadına varma isteği, erkeklerin hayranlığı ve herhalde kadınların baygın iç çekişleri. Umarım Yaratan seni bilgelikten, dilini tutma bilgeliğinden yoksun bırakmamıştır; yoksa sahip olduğun tüm diğer vasıflar ne bir işe yarar ne de takdir görür.
-Düşündüklerimi ifade etmek için yaşlanmayı mı beklemem gerek?
- Her düşündüğünü ifade edebileceğin gün, senin torunlarının torunları bile ihtiyarlamış olacak. Şimdi sır ve korku devrindeyiz, iki yüzün olmalı, birini kalabalığa göstermeli, ötekini kendine ve Yaratıcı'na saklamalısın. Gözlerini, kulaklarını ve dilini korumak istiyorsan, gözlerin, kulakların ve bir dilin olduğunu unut.
Hiç, bildikleri hiçtir, bilmek istedikleri hiç,
Bak da gör şu cahilleri, kurulmuşlar tepesine dünyanın,
Onlardan değilsen şayet kâfir derler adama Boş ver onları Hayyam, sen bak kendi yoluna.
Kitap Hayyam’ın öyküsüyle başlayıp yaşadığı aşkı, ve dünya görüşünü işleyerek o dönemin İran’ını ve o dönemde İran’ın etkilenmiş olduğu bazı ülkelerden kesitlerle tarihi heyecan verici bir biçimde aktarıyor. Nizamülmülk’ten Hasan Sabah’a geniş bir kültür edindiren bu kitap devamında biraz sıkıcı hal alırken sonrasındaki akıcılık ve sürükleyicilik bu kusuru çok iyi örtüyor. İkinci kısımda Bir Amerikalı ve yaşadığı eşsiz aşkı (hem yazmaya hem de yazmanın koruyucusuna) anlatırken çarpıcı sonuyla unutamayacağınız bir rüya mı yoksa gerçek mi diye düşündüren bir eser olmayı hak ediyor. Tarihi böyle etkileyici ve iyi kurgulayarak aktaran yazarlar çok nadir ve Amin Maalouf onlardan biri..
Yolların bir şekilde yeniden kesişebileceğine inanan herkes okumalı!
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061,5bin okunma
Kitabı uzun süre önce almışım ve kimin önerisiyle aldığımı hatırlamıyorum. Kütüphanemde dikkatimi çekince başlama kararı aldım. Bu uygulamadan okuduğum incelemeler bende az çok fikir oluşturdu başlamadan önce. Üstünde koca harflerle roman yazmasına rağmen roman olduğunu düşünmeyerek Ömer Hayyam hakkında ve Orta Doğu ile ilgili bilgiler
Varlığın sırları saklı senden benden;
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin ne ben.
Bizimki perde arkasından dedikodu;
Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
Her gün biri çıkar, başlar,benim ben demeye
Altınları,gumusleriyle övünmeye
Tam işleri dilediği düzene girer ,
Ecel çıkıverir pusudan : Benim ben ,diye