Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her şeyden önce bir kişi "Düşüncenin tüm doğasını ve yapısını anladım" dediğinde, bu sözüyle ne kastediyor? "Anlıyorμm" , "Anladım", "Düşüncenin doğasını kavradım" gibi sözlerle kastedilen nedir? "Anladım" diyen zihin nasıl bir zihindir?
İnsanın içinde bütün dünya vardır ve eğer nasıl bakman ve öğrenmen gerektiğini bilirsen, kapı orada ve anahtar elindedir. Yeryüzünde senden başka hiç kimse ne sana o anahtarı verebilir ne de o kapıyı açabilir.
Sayfa 8 - omega yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çok çeşitli sorunlarla karşı karşıyayız: Şiddet sorunu ve özgürlük sorunu; insanların gerek kendi içlerinde gerekse komşularıyla sürekli çalışarak değil de birbirlerini anlayışla karşılayarak, huzur içinde yaşamalarını sağlayacak daha iyi ve daha sahici bir ilişkinin nasıl kurulacağı sorunu. Ayrıca tüm Asya'nın da yaşadığı yoksulluk, açlık ve fakirlerin içinde bulunduğu büyük çaresizlik sorunu var. Bu ülkede ve Batı Avrupa' da görüldüğü gibi, bir de zenginlik sorunu var; sadeliği barındırmayan zenginliğin olduğu yerde her türlü şiddet ve ahlakla bağdaşmayan lüks de olur; bunların yaşandığı bir toplum elbette bozulmuş ve ahlakını yitirmiş bir toplumdur.
Önce İnsan
Birbirinden tamamen ayrı dünyalar; Hindu, Müslüman, Hıristiyan ve Komünist gibi ideolojik bölünmeler var. İşte bu bölünmeler haddi hesabı olmayan onca zararı, onca nefreti ve düşmanlığı doğurdu. İster dinsel ister siyasal olsun bütün ideolojiler aptalcadır, çünkü insanları böylesine talihsiz şekilde bölen, kavramsal düşünce, kavramsal dünyadır. Bu ideolojiler savaşları doğurdu; dinsel hoşgörü diye bir şey var olmakla birlikte, o da sadece bir yere kadar var; ondan sonrası yıkım, hoşgörüsüzlük, vahşet, şiddet, din savaş­ları. Aynı şekilde, ideolojilerin yol açlığı ulusal ve kabilesel bölünmeler, siyah milliyetçiliği ve çeşitli kabilesel söylemler var.
Sayfa 13 - omega yayınlarıKitabı okudu
Bir ki­şinin niçin öfkeli olduğu kolaylıkla teşhis edilebilir ama bu teşhis o kişiyi öfkeli olmaktan kurtarmaz. İster ekonomik, ulusal ya da dinsel sebepler olsun, ister siyasilerin kibri, ideolojiler, aidiyetler ya da benzeri sebepler olsun, savaşa katkı­da bulunan sebepler tespit edilebiliriz; buna rağmen birbirimizi öldürmeye devam ederiz. Tanrı adına, bir ideoloji adına, ülke adına, başka şeyler adına. 5.000 yılda 15.000 savaş olmuş.Hala ne sevgiye ne de şefkate sahibiz.
Bizler bir toplum yarattık ve bu toplum bizi şartlarıdırdı. Ahlaka uygun olmayan bir ahlak zihinlerimize işkence etti, zihinlerimizi fena halde şartlandırdı. Toplumun ahlakı ahlaksızlıktır,çünkü toplum aslında ahlaksızlık demek olan şiddeti, kibri, rekabeti, açgözlülüğü ve benzeri şeyleri kabullenip teşvik etmektedir. Sevgi, anlayış, sevecenlik diye bir şey yoktur hayatımızda ve toplumun "ahlaka uygun saygınlık" olarak kabul ettiği şey aslında düzensizlik yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Binlerce yıldır kabullenmesi, itaat etmesi ve uyum sağlaması için eğitilmiş bir zihin çok duyarlı ve dolayısıyla çok erdemli olamaz. Bizler bu kapana kısılıp kaldık. O halde erdem nedir? Bu soruyu soruyoruz, çünkü erdem zorunludur.
Reklam
Lütfen beni lehte veya aleyhte bir yargıya varmadan, herhangi bir çıkarımda bulunmadan dinleyin. Önyargısız, peşin hükümsüz dinleyin, çünkü zaten asırlardır sözlerle, düşüncelerle, ideolojilerle bu oyunu oynadık ve bu bizi hiçbir yere götürmedi. Hala acı çekiyoruz, hala kargaşa içindeyiz, hala haz içermeyen bir mutluluğu arıyoruz.
Bu tuzak başkasının değil bizim eserimiz. İçinde yaşadığımız toplum bizim psikolojik durumumuzun sonucudur. Toplum biziz, dünya biziz, dünya bizden farklı bir şey değil. Biz neysek dünyayı da öyle yaptık, çünkü bizlerin aklı karışık, bizler hırslıyız, kibirliyiz, güç, mevki ve itibar peşindeyiz. Saldırganız, acımasızız, rekabetçiyiz ve aynı ölçüde rekabetçi, acımasız ve şiddet dolu bir toplum yarattık. Bana öyle geliyor ki, ilkin kendimizi anlama sorumluluğunu taşıyoruz, çünkü biz dünyayız
Gördüğünüz gibi, sayın dinleyiciler, bana Gandi ya da X, Y veya Z şahsiyeti hakkında fikrim sorulacaktı. Sadece ahmaklar fikirlerini sunarlar. Birisi hakkında niye bir fikre sahip olayım ki? Büyük bir zaman ve enerji kaybıdır bu. İnsan beynini, zihnini fikirlerle, yargılarla, çıkarımlarla niye tıka basa doldursun ki? Bunlar berraklığı önler ve zihin bir çıkarım yaparak gözlemde bulunursa berraklık reddedilmiş olur.
Eğer size nasıl yaşayacağınızı söyleyen bir sisteminiz ya da "Bu şekilde yaşa" diyen bir yönteminiz varsa, o zaman bir başkasının geliştirdiği bir yönteme uyuyorsunuz demektir. Bu yüzden aslında öğrenmiyorsunuz, sadece bir yönteme uyuyorsunuz ve ona göre eylemde bulunuyorsunuz demektir; aslında bu eylemde bulunmak değildir, sırf taklit etmektir.Öyleyse eğer yöntemlerin ya da sistemlerin içinde saklı olan anlamları öğrenirseniz, o yöntemleri ve sistemleri bir kenara atarsınız; ondan sonra ne yaptığınızı öğrenirsiniz.Hayatı öğrenmek yaşama etkinliğidir, öyle değil mi? Meseleye açıklık getirebildim mi? Yaşamak, öğrenmek ve eylemde bulunmak üç ayrı şey değildir, aksine bunlar birbirinden koparılamaz.
Reklam
Sen ve ben tüm dünyayız. İnsanın düşündükleri, hissettikleri, içindeki düşmanlık, ıstırap, hırs, kıskançlık, olağanüstü kargaşa, dünya budur işte.
Ne ilginç değil mi? Buna rağmen insan kendi kendini mahvetmek için elinden geleni yapıyor. Bunu çevrenizde görebilirsiniz. Egemen devletlere, ordulara, donanmalara sahip uluslar olduğu sürece savaş da kaçınılmazdır. Öte yandan bizler belli bir ideolojiye ya da dine bağlı belli bir grup, belli bir ulus olduğumuzu kabullenmeye psikolojik olarak şartlanmışız. Dinsel organizasyonların dünyaya ne büyük fenalık yaptığını, insanları nasıl böldüğünü bilmem hiç gözlemlediniz mi? Sen bir Katoliksin ben bir Protestan. Bize göre etiket gerçek sevgi, şefkat ve nezaketten çok daha önemli. Ülkeler bizi böldü, uluslar bizi böldü. Bizim şartlanmamız olan ve korkuyu doğuran bu bölünmeyi her yerde görebilirsiniz.
Dü­şünce hem korkuyu hem de hazzı besler; bu ikisi birbirinden ayrılamaz. Hazzın istendiği yerde korku da olur; biri varsa diğeri de mutlaka vardır, çünkü her ikisi de düşüncenin ürünüdür.
Eğer çevrenizi gözlemlerseniz tüm toplumsal ahlakın aslında ahlaksızlığın haz ve korkuya, ödül ve cezaya dayandığını görürsünüz.
519 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.