"Şener Şen denilince akar sular dururdu bende. Hatta bir filmi vardı "Kabadayı" diye, Ali Osman'dı karakterinin adı, o da unutuyordu benim gibi. Bir fotoğraf makinesi edinmişti Ali Osman, sevdiklerinin fotoğrafını çekip isimlerini yazıyordu altına, unutmamak için. Nereden geldiyse o geldi aklıma, hemen Müjgan'ı arayıp anlattım. Tam onluk bir işti. Yalnız bir şartım vardı, dedim ki, "Müjgan, kendi fotoğrafını koyma o albüme, ben seni zaten unutmam."
"Devlet memuru demek acından ölmek demektir, ama bir bakıma da acından öle öle yaşamak demektir. Hepten ölmektense, acından öle öle yaşamak daha iyidir, evladım"
Diyordu İlyas Efendi'nin babası Hilmi Efendi. Devletin kapısı en iyi ekmek kapısıdır. O kapıdan başka kapılarda sürünürsün diyordu.Sene 1971. Hala aynı zihniyet,aynı düşünce ve aynı Türkiye...Değişen birşey yok. Ekonomi kötü... Ama en azından kredi kartları var. Zor geçinen insanlar, memurlar, zenginler... Bir devlet dairesindeki küçük insanların hayatı... Muzaffer İzgü tam Türk sineması tadında hani İlyas Salman ile Şener Şen ın oynadığı "Dolap Beygiri" filmi varya memurların yaşamı gibi bir kitaptı. Ama burada çalan çırpan yoktu. Geçinmeye çalışan gariban insanlar vardı. Film izler gibi okuyorsunuz dönemi... Dönemin zorluklarını, ekonomiyi aileleri. Eserde en kızdığım nokta; durumları olmadığı halde birşeyler içmek için paralarını çarçur etmeleri. Ben galiba bu içki olayını sevmiyorum onun dışında çok eğlenerek okudum. Süleyman bey, Yakup Bey, Dehri efendi, İlyâs ın göz koyduğu ulaşamadığı sevdası Remziye ve sonunda bir fabrika işçisi olan Hatice nin İlyasa yamamarak anası bacısı ve bir sürü çoçuğu ile bayağı kalabalık ama güzel diyaloglu bir eserdi. Aynı diyalogları şimdi de kuruyoruz. Ama kredi kartlarımızla... Eserin son 25- 30 sayfasını hızlı yazmiş daha detaylandırabilirdi. Sanki bunun dışında neden bu kadar az okunmuş anlamadım doğrusu. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
İlyas EfendiMuzaffer İzgü · Bilgi Yayınevi · 1995100 okunma
Tiyatro severler buraya..
Ama önce şunu anlamalıyız;
"Dünya zaman" nedir ve bunu nasıl fark edebiliriz?
Şimdi mesela buna şöyle bir örnek verelim; eski Yeşilçam Türk filmlerini birçoğunuz izlemişsinizdir.
Ben birkaç örnek vereyim siz bunu genelleştirebilirsiniz.
Örneğin Şener Şen Adile Naşit Münir Özkul'un oynadığı "Neşeli
Elinde tuttugun bu kitapta gezgin olmak isin dogmus bir gocugun yüzyillar
öncesinden balayan hikâyesi var. Ona iyi bak! Onu iyi oku ve onu yalnizca özel
insanlara anlat! Cünkü bu kitap bir mucizenin pesinden sehir sehir dolasan Barkin'i anlatiyor.
Barkin, sana his duymadigin seylerden bahsediyor. Bir gezginle yolculuga çikacaksin. Mektubun sifrelerini çözecek ve yeni gehri bulacaksin. Bulmakla is
bitmiyor, daha 12 yagindasin. Söylesene oraya nasil gideceksin? Gerçekten
istersen bir yol bulursun! Ve bulacaksin da!
Bu yolu buldugunda padisahlarin en muhteseminin kim oldugunu ögreneceksin.
Türkiye deki en uzun magaraya gireceksin. Yüzyillardir açilmayan kapiyi açacak
ve M.O. 5000 den kalan bir kaleye gireceksin. Örümcek aglari, böcekler ve üstelik karanlik! Tüm bunlara meydan okuyacaksin.
Barkin hastalandiginda ihlamur mucizesiyle tanisacaksin. "Müdür nasil ikna
edilir?" onu ögreneceksin. Muhtesem Dörtlüyle sir dost olacak ve belki haya-
tinda ilk kez "Bir yarismaya haril haril alismak nasil olur?" onu göreceksin.
Bir gezginin mucizeye giden yolunda sen de olacaksin, Haydi durma! Yol uzun ve zor! Korkuyorsan uzaklag. Ama sen cesur birisin
"yorsun!