Batı, gülme'yi kutsar. Doğu, gülümsemeyi. Batı, hayatın tadını çıkarmak, yani kendisi için güler; Doğu ise, çamuru hüzünle yoğrulmuş insan neslinin yükünü bir nebze olsun hafifletme arayışındadır, yani bir başkasına destek için gülümser. Çünkü insan hayatı gamla örülmüştür; tebessüm, bu muvakkat âlemindeki meşakkatli yolculuğun yükünü paylaşmak, omuz vermek, yakıcı güneş altında kavrulan yolcuya bir bardak soğuk şerbet ikram etmektir. Belki de bu, tebessümün "sadaka" olarak nitelenmesindeki hikmetlerden biridir. Zira kahkahayı pek çirkin bir davranış sayan Peygamber Efendimiz (s.a.v), tebessümü, güler yüzlü olmayı defaatle övüp, ısrarla tavsiye etmiştir.
(Osman Bülent Manav)