Zaten ara ara kahveye gidiyor, dedemin yanında oraletimi içerken,
"Var ya, benim bir kızım olsa kesin sevdiğine verirdim, hiç ikiletmezdim. Aşka saygım sonsuz olurdu" falan diyordum Dedem duymazlıktan geliyordu...
Kapının önünde bir araba duruyor. Yabancılar.
"Kayboldunuz mu?" diye sordum.
"Yoooo" dedi kadın. "Niye kaybolalım, ne münasebet?"
Atarlı yetişkin! Bunlar durduk yere alınır, durduk yere gerilim yaratır, durduk yere insanı tersler. Atarlı yetişkinlere hiç bulaşmam. Söylediğime pişman oldum. Kötü bir şey olduğunu bile bile içimden "İnşallah kaybolursun!" dedim... :-)
Annelerin en büyük korkusunun çocuklarının aç kalması olduğuna emindim. Anneme ne desem konuyu yemeğe bağlıyordu. Mesela aramızda şöyle diyaloglar geçiyordu.
"Anneee, ben büyüyünce belki yazar olurum."
"Sen önce yemeğini ye de bakalım, yazarlık geri kalsın"
"Bence ben piyano falan çalamam ama belki org çalabilirim, değil mi anne?"
"Kahvaltını bitir hadi, okula geç kalma."
"Anneee Esralar var ya, tatile gıdiyorlarmış."
"O tabağı bitirmezsen sen sokağa bile çıkamazsın, ne tatili?"
"Anne, karnım ağrıyor benim.
"Yemek yemezsen ağrır tabii"
Yemek, yemek, yemek, yemek!
Anneme, "Bakkalı koruyabilmem için karate öğrenmem gerekiyor. Beni karate kursuna gönderin." dedim.
Ama o, bu iki cümleyi "Karnım aç!" diye duydu. Çoğu zaman böyle oluyordu, benim ağzımdan çıkan cümleler annemin kulağına başka türlü ulaşıyordu.
Bakkal her zaman çok kalabalık olmuyordu. Bazen aşırı sakin günler yaşanıyordu. Ben o günlere "Herkes Tok Günü" adını takmıştım. Kimse gelmiyordu. Ben de "Herkes Tok Günleri"nde şeker sandığının üzerine oturup geleceğe dair planlar yapıyordum...
6. MADDE.
"Her zaman zekâsıyla övünen yetişkin milleti, aslında kafasını pek çalıştırmaz.
Genelde olayların görünen taraflarıyla ilgilenir ve altında yatan nedenlere bakmazlar.
O yüzden de çokça yanılırlar. Onlara gerçeği anlatmaya çalışma, anlamazlar.
Ayrıca insan suçlamaya bayılırlar.
Daha fazla dayanamadım. Ağlamaya başladım. Ağlaya ağlaya içeri koşarken arkamdan "Ağladığına göre kesin suçlu!" dediler.
"Ağladığına göre suçlu!" ne demek ya? "Ağladığına göre çaresiz demek ki, ağladığına göre üzgün demek ki, ağladığına göre bir derdi var demek ki!" demek varken "Ağladığına göre suçlu!" nedir ya?
İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor.