Şimdi,
Topkapı’da, Kumkapı’da, Aşiyan, Tarabya’da…
Gülhane parkının kuytularında…
Boğaziçi, Dolmabahçe, Cibali’de…
Ne önemi var sevgili, herhangi bir semtin bir kaldırım taşında…
Rastlarsan bana, dilimdeki o hüzzam makamından tanı beni.
Aldanma yüzümün asık olmalarına.
Esmer tenimden süzülerek akan yağmurun o hoyratlığı aldatmasın seni.
Ben tüm ezberleri bozmak adına yürüyorum,
Limanı olmayan şehirlerin, kıyılarında boğuluyorum.
Bu halet-i ruhiyem, biraz anakronik.
Biraz da, sensizlik…
…
Kumkapı günlüklerine bir yenisini daha ekleyip,
Anason kokusuyla dertleşiyorum.
Pikapta yine Münir Nurettin,
Gönül ufkunda ay gibi parlayan suretin…
Dönmesen de olur şimdi,
Üsküdar’dan bir ses versen sen, Aşiyan’dan duyarım ben.
Karanlığın fecrinden, aydınlığı sökermişçesine,
Okurum canına bütün ayrılıkların…
Son kez, masaya vurup kadehi, havaya kaldırıyorum.
Bu mükellef sessizliğe ve en çok sana içiyorum.
10.10.16
-Kumkapı