Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Evindar Abiç

Evindar Abiç
@shadowgallery
Лучше общаться с хорошей книгой, чем с пустым человеком.
Karşılaştırma fırsatı olmadığı için hangi kararın daha iyi olduğunu sınamanın bir yolu yok. Olaylar nasıl gelişirse öyle yaşıyoruz, önceden uyarılmaksızın, rolünü ezberlemeden sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi. Yaşam öncesi ilk prova yaşamın ta kendisiyse, ne değeri olabilir yaşamanın? Yaşamın hep bir taslak gibi olması da bundandır işte. Yok, "taslak" da tam anlatamıyor demek istediğimi, çünkü taslak bir şeyin ana çizgileriyle belirmesi demektir, bir resmin az çok ortaya çıkmasıdır, yaşamımız dediğimiz taslaksa hiçbir şeyin taslağı değildir, bir resmin resme dönüşmeyecek ana çizgileridir. "Einmal ist keinmal," diyor Tomas kendi kendine. Sadece bir kere olan şey, diyor Alman özdeyişi, hiç olmamış sayılır. Yaşanacak bir tek hayatımız varsa eğer, onu hiç yaşamamış da olabiliriz, fark etmez.
Reklam
Peki aşk mıydı o duygu? Onun yanı başında ölmek istemesi abartılı bir duyguydu apaçık; bu daha ikinci görüşmeleriydi! * Yoksa ta içindeki sevme yeteneksizliğinin farkına varıp da aşk taklidi yaparak kendini aldatma gereği duyan bir adamın histerisi miydi sadece? * ...
Yük ne kadar ağır olursa, yaşamlarımız o denli yaklaşır yeryüzüne, daha gerçek, daha içten olur. İşi tersten ele alırsak, bir yükten mutlak biçimde yoksun olmak insanoğlunu havadan daha hafif kılar; göklere doğru kanat açar insan, bu dünyadan ve dünyasal varlığından ayrılır, yalnızca yarı yarıya gerçek olur, devinimleri önemsizleştiği ölçüde özgürleşir. Hangisini seçmeli o halde? Ağırlığı mı hafifliği mi?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İster acıklı, ister mutlu; ister uzun, ister kısa... Film bitiyor bir gün. Olması gereken, olması gerektiği 'zaman'da oluyor... O 'an' ışık'lar yanıyor. Perdedeki görüntüler son'a eriyor. Seyrettiklerimiz hayal oluveriyor.
"Yüz kızartıcı bir barış, onursuz bir savaştan yeğdir."
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
Bir cumhuriyette "Ülke" kim ki? O anda yönetimde olan hükümet mi? Hükümet yalnızca bir hizmetkârdır... geçici bir hizmetkâr. Doğrunun ve yanlışın ne olduğuna, kimin vatansever olup kimin olmadığına karar verecek imtiyaza sahip olamaz. Onun görevi emirlere itaat etmektir, emir vermek değil.
Sayfa 172Kitabı okudu
Bir medeniyet tam anlamıyla nedir? Ahlaken, bastırılmış kötü tutkular, yükselmiş davranış seviyesidir; ruhen, yıkık putlar, tahta oturmuş Tanrı'dır; maddesel olarak, ekmek ve büyük nüfus için adil muameledir. Ortak formül, ortak tanım budur; herkes bunu kabul eder ve bundan memnun olur.
Sayfa 161Kitabı okudu
İlginç bir şey daha var. Herkes Tanrı'nın gökyüzündeyken sert, katı, alıngan, kıskanç ve zalim olduğuna, dünyaya inip İsa ismini aldıktan sonra ise öncekinin tam tersine dönüştüğüne; tatlı, nazik, merhametli ve affedici olduğuna, acımasızlığının yerini zavallı çocuklarına karşı beslediği derin ve özlem dolu sevginin aldığına inanıyor. Oysa İsa adını aldıktan sonra cehennemi yaratıp bunu herkese duyurdu!
Sayfa 111Kitabı okudu
Zamanla Tanrı, ölümün bir hata olduğunu fark etti. Yetersiz bir hata. Hayatta kalanların başına sefaleti musallat etmek için muhteşem bir araç olmasına rağmen ölüm sayesinde insan, mezarın kutsal sığınağı içinde bütün işkencelerden kurtuluyordu. Bu, onun için hiç tatmin edici değildi. Ölüyü mezarının ötesine kadar izlemenin bir yolu olmalıydı. Tanrı, dört bin yıl boyunca bu konu üzerinde hiçbir başarıya ulaşamadan düşündü ama dünyaya inip Hristiyan olduğunda zihni berraklaştı ve ne yapacağına karar verdi. Cehennemi icat ederek herkese bildirdi.
Değerli bir hediye olan şey hayat değil ölümdür. Hayat, kederlerin ekşittiği sevinçlerden, acının zehirlediği zevklerden ibaretti. Geçici hazların, heyecanların, neşenin, mutluluğun uzun süren sefaletle, kederle, tehlikeyle, dehşetle, hayal kırıklığıyla, yenilgiyle, aşağılanmayla ve çaresizlikle iç içe geçmiş kâbusundan oluşan bir rüya, kutsal yaratıcılıkla özdeşleşebilen ağır bir lanetti. Ama ölüm tatlıydı, ölüm nazikti, ölüm kibardı; ölüm yaralı ruhu ve kırık kalbi iyileştirir, onları bağışlayarak huzur verirdi; ölüm insanın en iyi dostuydu; insan artık yaşamaya daha fazla katlanamadığında ölüm gelir ve onu özgürleştirirdi.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Âdem ile Havva'yı, Bilgi Ağacı'nın meyvesini yedikleri için "Tanrı gibi olacakları" korkusuyla kıskançlığa kapılarak cennetten kovdu ve o zavallı yaratıklara adil ve merhametli davranamadı; üstelik suçsuzluklarına rağmen onlara zulmetmekten kendini alamıyor.
Kıskançlık. Bunu unutmayın. İpucumuz bu. Bu ipucuyla Tanrı'yı kısmen de olsa anlayacaksınız. O olmadan kimse Tanrı'yı anlayamaz. Söylediğim gibi o, bu haince ipucunu herkesin görmesini istedi. Safça, açıkça ve hiç utanmadan: "Sizlerin Tanrısı olan ben, kıskanç bir Tanrı'yım," diyor. Görüyorsunuz ya, bu, "Sizlerin Tanrısı olan ben, küçük bir Tanrı'yım; küçük bir Tanrı ve küçük şeylere sinirlenen bir Tanrı," demenin bir başka yolu. Aslında herkesi uyarıyordu: Komik ve küçücük insan ırkının pazar günleri ettiği iltifatlara ortak çıkacak başka bir Tanrı'nın düşüncesine tahammül edemiyordu. Bütün övgüleri kendisi toplamak istiyordu. Bu övgüler onun için önemliydi. Bir Zulu için madenî bir para neyse, övgüler de onun için aynı şeydi. Durun... adil davranmadım. Onu yanlış yorumladım. Önyargılar, beni doğru olmayanı söylemeye itti. Methiyelerin hepsini istediğini söylemedi ki. Bu methiyeleri başka tanrılarla paylaşmak istemediğini de söylemedi. O, "Benden önce gelen başka tanrınız olamaz," dedi.
Tanrı, bu sarp kayalıklar kum tanelerinden teker teker oluşturulduğundan beri tek bir duaya bile cevap vermemişti ve çağlar boyunca kayalar yeniden tuzla buz olana kadar da vermeyecekti.
Şeytanın Mektupları
İnsan onun en güzel icadıydı, karasinekten sonra en gözde hayvanıydı.
Pekala, Tanrı Âdem ile Havva'yı Cennet'ten kovdu ve en sonunda onları mahvetti. Tüm bunların nedeni ise, hakkı olmadan verdiği bir emre itaat etmemeleriydi. Ama bununla yetinmedi, göreceksiniz. Kendisi için başka, çocukları için başka ahlak kuralları var. Çocuklarının suçlulara adil ve nazik davranması, onları yetmiş yedi kez affetmesi gerektiğini söylerken, kendisi kimseye ne adil ne de nazik davranıyor. Cahil ve düşüncesiz ilk genç çiftini, daha ilk küçük hatalarında gözden çıkardı, "Bu defalık ceza almayacaksınız. Size bir şans daha veriyorum," demedi. Tam tersi oldu! Onların çocuklarını çağlar boyunca, henüz kendileri dünyada bile yokken işlenen küçücük bir hata yüzünden cezalandırdı. Hâlâ da cezalandırmaya devam ediyor. Üstelik ılımlı bir şekilde mi? Hayır, gaddar bir şekilde. Bu tür bir varlığın çok iltifat almadığını düşünebilirsiniz. Hayal kırıklığına uğrayacaksınız: Dünya ona Adil, Haklı, İyi, Merhametli, Affedici, Dürüst, Sevgi Dolu, Ahlakın Kaynağı gibi sıfatlar yakıştırıyor. Bu alaycı sözler ona her gün, dünya- nin her yerinde söyleniyor. Ama alaycı olduklarının farkında değiller. Hayır, ciddiler: Yüzlerinde hiç gülümseme yok.
115 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.