Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Postyapısalcılık (bu terim bazen postmodernizm ile eş anlamlı kullanılmaktadır), tüm düşünce ve kavramlann dilde ifadesini bulduğunu ve bizatihi dilin karmaşık güç ilişkileriyle sarmalandığını iddia eder. Siyaset teorisi, bu nedenle, güç ilişkilerinin üzerinde yer almaz ve tarafsız olamaz; o incelediğini iddia ettiği güç ilişkilerinin asli bir parçasıdır.
Postmodernizm kesinliği kabul etmez: Mutlak ve evrensel hakikat düşüncesi ukalaca bir gösteriden ibarettir.
Reklam
Kavramları veya ideal tipleri 'doğru' veya 'yanlış' diye değerlendirmek yerine yararının az veya çok olduğuna bakmak daha anlamlıdır.
uzun alıntı. kesin okumazsınız.
Siyasi kavramlar ile ilgili problemlerden biri de kavram fetişizmidir. Bu durum kelimeler şeyleri anlamaya yarayan araç olmak yerine eşyanın bizatihi kendisiymiş gibi algılanmasından kaynaklanır. Alman sosyolog Max Weber (1864-1920) belirli kavramları 'ideal tip' diye sınıflandırarak bu problemi aşmaya çalışır. İdeal tip neredeyse sonsuz derecede karmaşık gerçekliğin mantıki sınırlarını ortaya koyarak, anlam çıkarma girişimini ifade eden zihni kurgudur. İdeal tipler açıklayıcı araçlar olup gerçeğin kendisi değildir; onlar ne tamamen 'gerçekliği kuşatırlar' ne de etik bir ideal sunarlar.
W. B. Gallie ( 1955-6) şu tespiti yapar: 'Güç', 'adalet' ve 'özgürlük' gibi kavramlarla ilgili tartışmalar o kadar derindir ki bunlarla ilgili tarafsız ve yerleşik bir tanım geliştirmek imkansız gibidir. Gallie bu gibi kavramların 'özleri itibariyle tartışmalı kavramlar' olarak kabul edilmeleri gerektiğini iddia eder.
Nesneler'e karşılık gelen 'kelimeler'de hata yapılması, Zen'in ifadesiyle aya işaret eden parmağı ay zannetme anlamına gelecektir.
Reklam
from dora to dora: boş yapma aq
George Orwell'in "Politics and the English Language" (1957) adlı makalesinde çerçevesini çizdiği noktalardan birisi şudur: Dil 'düşünceleri örten veya engelleyen değil açığa çıkaran bir araç' olmalıdır. Aptalca bir şey söylendiğinde konuşan kişi tarafından bile o sözün ahmakça olduğunun açıkça anlaşılması gerekir.
olması gereken ile olan şey arasındaki asla kapanmayacak olan boşluk
'Siyaseten doğru' dil kullanma talebi siyasi tartışmaların ayrımcılık içermeyen bir dil üzerinden yapılabilmesi için önyargısız bir terminoloji geliştirmeyi amaçlar; böylece kökleşmiş önyargı ve peşin hükümlerin önü alınmaya çalışılır. Fakat bu yaklaşım siyasi söylemde önyargısız ve objektif bir dil inşasının ham bir hayalden ibaret olduğunu gözden kaçırır.
dil, dünyamızın resmidir. bu resmi karalamayalım.
20. yüzyılın sonlarında dilin 'siyaseten doğru' kullanılmasında ısrar eden hareket sayesinde yeni bir tartışma gündeme gelir. Feministlerin ve Sivil Haklar Hareketleri'nin baskısıyla dili ırkçı, cinsel içerikli ve diğer küçültücü ve aşağılayıcı imalardan temizleme girişimlerine şahit olunur. Bu harekete göre, toplumdaki genel güç yapısını yansıtan dil sürekli bir şekilde hakim grubun lehine kontrol altındaki grubun aleyhine olacak şekilde ayrımcılık için kullanılmaktadır.
Bazen siyasetçilerin kullandığı dil, kelime oyunlarını sanata dönüştürme tehlikesi taşır; kamuoyunu yanıltmak için kasıtlı olarak muğlak ve çelişkili dil kullanmanın en çarpıcı örneği George Orwell'in Nineteen Eighty Four'daki Hakikat Bakanlığı'nın şu açıklamasında görülebilir: Savaş Barıştır, Özgürlük Kölelik ve Cehalet Güçtür.
Reklam
Bazen siyasetçilerin hiçbir şey söylemeden sözü yuvarlayarak konuşmaları hem cehaletlerinin ortaya çıkmamasını hem de yanlış anlaşılmaktan kaçınmalarını sağlamaktadır.
Siyasî süreçler ve siyasî kurumlar muhteris, açgözlü, kural tanımayan, kamunun sırtından kişisel çıkar maksimizasyonunu hayatının temel ilkesi amacı hâline getirmiş kimselerin politikacı kimliği altında rahatça at oynattığı, iktidara aç toplum mühendislerinin otoriteryen eğilimlerini yansıttığı alanlar hâline gelebilir.
Son yıllarda çok sözü edilen grup haklarına da, ancak ve ancak bireylerin somut hakları yoluyla ulaşabilir. Bir grubun tek tek bütün üyelerinin belirli bir hakla donanması, sonuçta onların oluşturduğu grubun da o hakka sahip olması demektir. Buna karşılık, tersi durumda aynı şey söz konusu olmayabilir. Bir gruba bütün olarak bir hakkın verilmesi o grubun üyelerinin tek tek o hakka mutlaka sahip olduklarını göstermez. Değişik bir ifadeyle, birey hakları (veya bireylerin haklardan mahrumiyetleri), grup haklarından (veya grupların haklardan mahrumiyetlerinden) daha somuttur.
Otoriter ve totaliter rejimlerde, genellikle, bireysel inisiyatif ve sorumluluk almakta isteksiz, silik şahsiyetli, resmî, genel doğruyu benimsemeye ve tekrarlamaya çok teşne, yalaka, riyakâr, kuvvete tapıcı, maddî menfaatle kolay satın alınan, slogan ve marşlarla kolayca mobilize ve manipüle edilen, resmî ideoloji doğrultusunda her ortamda ve her vasıtayla endoktrinasyon tâbi tutulduğu için akıl, muhakeme, karşılaştırma, reddetme yetileri iyice dümura uğramış, ayrıntıları göremeyip kaba ve çoşkulu red ve tasdiklerle anlam ve düşünce dünyası doldurulmuş insanlar yetiştirilmektedir.
"Dünyaya anlam verebilmek için ona anlamlar yüklememiz gerekir; bunu da kavram inşa ederek yaparız."
132 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.