(Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in de adının geçtiği meşhur Malatya suikasti davasının sürecinden bahsediliyor.) Gizli İrtica Partisi'nin Anayasası Tahkikat Ankara Savcılığı'nda ve Sorgu Hakimliği'nde cereyan ederken, bir gün bir haber yayınlandı. Büyük manşetler atıldı. "İrtica Partisinîn Anayasası ele geçirildi." İşin bu safhasında tutuklu olan Osman Yüksel'in vekâletini almıştım. Ustaoğlu davasında size tanıttığım M. Emin Akyüz, arkadaşım da diğer Malatya sanıklarının vekâletlerini almıştı. Ben ilk tahkikatın gizli olmasına rağmen dayanamadım, Sorgu Hakimi Memduh Balamir'e, "Hakim Bey şu Anayasayı merak ediyorum sadece onu bana gösterir misiniz?" dedim. "Hayhay tabii" dedi. Dosyada zaten o belgeye toplu iğne ile kulak takmış, açtı okudum. Hepimiz ilk okulda okuduk, bize iyi yazı öğrenelim diye çift çizgili defterler aldırırlardı, hatta çift çizgilerin ortasında bir tek çizgi de olurdu. Anayasa işte böyle bir defter yaprağına yazılmış. Defter yaprağı yerinden yırtılırken, iyi yırtılmamış eğri gitmiş bir tarafı. Bir sayfadan ibaret. Ve sayfanın üstünde şu satırlar yazılı: -Bizler artık kumar oynamayacağız, -Kahveye gitmeyeceğiz, -Ana ve babalarımızın emirlerine uyacağız, -İslâmiyet'in de emirlerine riayet edeceğiz. Altında imzalar. İmzaları atanlar kim? Elazığlı 12, 14, 16 yaşların daki daha rüşte varmamış çocuklar... "Aman Hakim Bey bu nasıl Anayasa olur." "Tabii ki olur." dedi. İktidarıyla, muhalefetiyle, bir kısım basınıyla olur denilirse tabii ki olur. Akan sular durur.
60 Darbesi Öncesi Bayburtlu Dede'nin Menderese'e Tavsiyesi..!
Gümüşhane Milletvekili Ekrem Ocaklı anlatıyor: Büyük alim Dede Efendi beni çağırdı: "Menderesle kolay görüşebilir misin? Görüşürsen git kendin söyle, partiyi şahsi menfaatine alet etmek temayülünde olanları partiden uzaklaştırın, gelecek badireyi ancak böyle atlatabilir." dedi. Ben de gittim söyledim, boynuma sarıldı: "Tamamen Efendi Hazretleri haklıdır, dediğini yapacağım." diye teminat verdi. Ama o hengamede bir değişiklik yapmadı veya yapamadı.
Sayfa 88 - MGVKitabı okudu
Reklam
Eğer Bir Cemiyette Ahlak Bozulmuş İse..!
Hocalarımız, bize hukuk fakültesinde, ahlak nizamı ile hukuk (kanun) nizamının münasebetini anlatırken şu gerçeği vurgulamışlardı. Bir cemiyette ahlak nizamı tam ve kamil manada hakim ise hukuk nizamına görev kalmaz. Çünkü herkes kendiliğinde hakka riayet eder mahkemeler işsiz, hapishaneler boş kalabilir. Eğer bir cemiyette ahlak bozulmuş ise, bozulduğu nispette onun yerini hukuk doldurmaya çalışır. Uygulanmayan her ahlak kuralının zorla uygulanmasını sağlamak icabet ettiğinden bir kanun hükmü olarak ortaya çıkar, cezai müeyyidelere (yaptırımlara) bağlanır. Yani ahlakın alanı daraldıkça hukukun alanı genişler, bunlar birbiri ile ters orantılıdır.
Sayfa 18 - MGVKitabı okudu
Afgan mücahitleri bile Rus işgali karşısında hizipler olarak birleştikleri halde, işgal kaldırılınca eski ayrılıklar yeniden ortaya çıktı, birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar. Bu hal bütün dünya Müslümanlarının kaderi.
Ben, siyasi hayata, manevi gelişme veya kalkınma hareketi yapabilmek, yaptırabilmek için atılmıştım. Milletimizin fıtratında esasen mevcut üstün ahlak ve karakterin, eğitim reformlarıyle, fiile çıkartılması cemiyetimize huzur ve sükûn getirmesi, hukuk nizamiyle bütünleşecek bir ahlak nizamına kavuşmamız. İşte asırlardan beri ihmal ettiğimiz, ihtiyacını duyduğumuz çözümsüz kalmış meselelerimizden birisi ve hatta en başlıcası.
Sayfa 130Kitabı okudu
Bazı kimselerin, AT (Avrupa Birliği) üyesi ülkelerin Anayasalarında değişiklik yaparak, egemenliklerini devretmeleri olayını misal göstererek "Madem ki onlar böyle yapmışlar, bizimde yapmamızda bir sakınca olmaz" şeklin deki görüşlerine katılmak mümkün değildir. Çünkü AT, üç temel baz üzerine kurulmuştur: 1-Manevi yapı olarak hıristiyanlık, 2-Kültürel yapı olarak eski Roma ve Yunan medeniyeti, 3-Kapitalist ekonomiye bağlı bir federasyon. Topluluğa giren Avrupa ülkeleri zaten bu şartların içerisindedirler. Girmekle manevi ve milli değer ve kimliklerinden pek birşey kaybetmiş olmazlar. Biz bu üç unsurunda yabancısıyız. Bu şart ve unsurlar, milli ve manevi yapımıza uymaz, bizim tarihi gelişmemiz kurduğumuz medeniyetler ve o medeniyetleri temsil eden devletlerimiz hep bağımsız olmuş, tarihte takip ettiğimiz yörüngenin genel istikameti batı ülkelerine paralel değildir. Manevi hüviyetimizi milli değerlerimizi karakterimize tamamen zıt şartlar ve kültürler içerisinde kaybetmeye razı olmamız mümkün değildir. "21'inci yüzyıla gireceğimiz bir devrede, manevi değerlerin lafı mı olur? Bu asırda parasal değerler karşısında herşeyi feda etmek mubahtır" tarzındaki bir anlayışa asla iltifat edecek bir millet değiliz. Biz inancını, bağımsızlığını, mukaddesatını daima maddi menfaatlerin üstünde tutmuş olan bir milletiz. Parayı putlaştıran manevi ve kutsî değerleri önemsemeyen, materyalist karakter daima bizden uzak olmuştur. AT'a katılmamız, bir kelime ile bizim milli fıtratımızla bağdaşmaz.
Sayfa 348Kitabı okudu
Reklam
77 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.