Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Lavin
Lavin
@slavin
Aks edince gönlüme sırrı hakikat pertevi, Mey'de Bektaşi göründüm,
Ney'de oldum Mevlevi...
instagram.com/sslavinss
211 okur puanı
Temmuz 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Değişiyor dünya
Merhabalar efenim bugünün kitabı; Değişen Dünyada Bir Sanatçı, yazarı ; Kazuo Ishiguro, Nobel ödüllü bir yazar. Biraz uzakdoğu olsun dedik ve kitabı okuduk.
Kitap savaş sonrası Japonyayı emekliye ayrılmış bir ressam olan Majisu Ono'nun gözünden görmemizi sağlıyor. Ono savaş öncesi tanınan, takdir edilen bir ressam ve bir çok öğrencisine ilham veren, onların sanat anlayışını etkileyen bir sensei(hoca). Tabi bu kadarla da kalmıyor Sensei'mizin görüşleri sadece sanat dünyasında değil başka alanlarda, başka konularda ve başka kişilerde de gayet etkin. Ta ki savaş patlak verene kadar ve Japonya ağır bir yarayla.yenilerek çıkar ve yeni baştan yapılanmaya çalışır. Bu süreçte gelenekselcilikten kopup Avrupa ve Amerika tarzı benimsenmeye başlanır yaşamın her alanında ve Kahramanımız bu değişimi anlamaya, benimsemeye, geçmişte yaptığı şeylerle yüzleşmeye çalışır. Kimin yaptığı doğrudur ve yaparkenki niyet nedir, özellikle bu iki soruyu cevaplamaya çalıştığını hissettiriyor bize yazar. Neyse çok konuştum galiba;) son olarak söyleyebileceğim şey Japon kültürünü,yaşam tarzını, gelenek ve saygı gibi kavramları merak ediyorsanız(1945-50 arası) okunacak güzel bir kitap, okuyun;)
Öncelikle merhaba, Erlend Loe okuduğum ilk iskandinav yazar diyebilirim. Açıkçası farklı bir kültür farklı bir dil ve farklı bir yazar fikriyle araştırmaya başladığımda karşıma çıkan ilk yazardı ve bende denemek istedim. Yazarı başta biraz yadırgasam da hemen sonra alıştım ve hoşuma gitti diyebilirim. Kitaba gelirsek de Kahramanımız başarılı bir hayat süren evli, mutlu(?) ve iki çocuk babası bir adamdır. Her şey yolunda giderken bir gün beklenilmedik şekilde gelişen bir olayla kahramanımız aslında kendi içindeki "benin",dış dünyadaki kendisinden ve onun yaptıklarından mutlu olmadığını fark eder. Bu mutsuzluk onu bir kaçış, bir arayış içine çeker ve kahramanımız kendine iyi gelen bir yol bulur. Peki bu yol ne midir? Okuyup görelim;) Keyifli okumalar....
Fahrenheit 451
1950lerde yazılan bir bilim kurgu ve benim okuduğum ilk bilim kurgu kitabı. Bir solukta okunan kitaplardan. Yazarın hayal gücü beni şaşırttı..
-İtfayecilerin kitapları yaktığı bir dünya, burada okumak yasak ve okuyorsanız bunun bir cezası var.
-Sanal dünyanın artık insanların evinin içine girmeninde ötesinde hayatına girip müdahale ettiği bir dünyada geçiyor. İnsanlar makineleşmiş ve spot ışıkları neyi gösteriyorsa ona inanıp, onu kabul ediyorlar. Yani insanlar düşünmüyor ve konuşmuyorlar-hoş onlara sorsanız konuşuyorlar ama....
-Velhasıl bir güzel bilim kurgu okuyun arkadaşlarl...
Okur Takip Önerileri
Çürümenin kitabı...Bu kitap için ne diyebilirim inanın bilmiyorum.
Yazar E.M. Crion bu kitapta kısa yazılarla bir çok konudaki fikirlerini aktarmış bize. Bunların içinde ben çok etkileyen iki paragraf var ve bunları size aktarmak istedim;
(1)
"Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet - geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?"
İnsan bu cümleyi okuduktan sonra ister istemez kendi hayatını sorgularken buluyor kendini; ne yaptım ben? rüyam neydi? ve eğer ki eksikseniz içinizi acıtıyor bu cümle...
Bu sorgulama benim için çok derin bir sorgulama oldu ve bu cümle benim kafamda yankılanıp duruyor ...
(2)
"Kökeninde aldatıcı ve yıkıma mahkum olmayan hiçbir "yeni" hayat görmedim şimdiye kadar. Her insanın zaman içinde ilerleyip bunaltılı bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettiğini, yenilenme niyetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buruşturmasıyla karşılaşıp kendi içine düştüğünü gördüm."
Bu cümleyi insanın yeni bir hayat için topladığı cesaretinin yine kendi kendine yenilmesiyle nasıl bir hayal kırıklığına dönüştüğünün en güzel anlatımı bence.
Size diyebileceğim tek şey kitap insanı sarsıyor ve de sorguluyor...Okuyun
Huzursuzluğun Kitabı
Bu kitabı okumaya başlamadan önce kafamda kitap ile ilgili onlarca fikir vardı ve birazda tedirginlik, ne ile karşılaşacağımı bilmediğimden ama biliyordum başlayacaktım ve de başladım, iyi ki başlamışım:)
Pessoa kitaplarının yazarı olarak baş kahramanlarını secermis ve bu kitabında da oyle bir şirkette muhasebeci olan Soares ten dinliyoruz hikayeyi tabi buna hikaye diyebilirsek...
Kitaba roman demek tam olarak karşılayamayacak. Pessoa kitapta; kendi iç dünyasındaki çatışmaları, değişen ruh halini, yalnızlığını,mutsuzlugunu ve tabiki de huzursuzluğunu anlatmış. Bunun dışında Pessoa' nin dış dünyayı nasıl algıladığını, insanlarla iletişimini ve tabiki gözlem yeteneğini net bir şekilde görüyoruz.
Pessoa huzursuz bir adam bugün beğendiğini yarın begenmeyebilir, bunu kitapta kendinde söylüyor...
Pessoa huzursuz çünkü dünyayı anlamaya çalışıyor.
Pessoa huzursuz çünkü kafasında çok fazla soru var.
Pessoa huzursuz çünkü fazla sorguluyor herşeyi elinde olmadan.
Pessoa huzursuz çünkü sevemiyor ve de sevilmediğini düşünüyor....
Velhasıl Pessoa yoruyor insanı bu kitabı okurken 4 tanede roman bitirdim zira sadece bu kitaba odaklanmak benim için çok zor olacaktı şu aralar. Size de tavsiyem böyle yapmanız.
Peki kitap beni huzursuz etti mı ? Bu kitabı okurken burdan bir arkadaş sormuştu nasıl diye ona verdiğim cevap değişmedi eğer sizde biraz huzursuz iseniz bu kitapta huzuru bulacak ve de "yalnız değilim" diyebilmenin mutluluğunu yaşayacaksınız zaman zaman:)
Mutlaka okuyun, iyi okumalar...
Bülbülü öldürmek
Bu kitabı uzun süredir okumak istiyordum ama bir türlü fırsatım olmamıştı ve şuan geç kalmanın pişmanlığını yaşıyorum. Yazarın 2015 yılına kadar tek romanı olan bu kitabın konusu 1935'lerin Amerikasının hayali bir kasabasında "zenci" bir gencin iftiraya uğraması ve akabininde verilen hukuk savaşında kitabın modern kahramanı avukat Atticus Finch'in sonucu bildiği halde verdiği hukuk savaşını 9 yaşındaki kızı Scout'un gözünden izliyor, düşüncelerinden okuyoruz.
"Zenci" iftiraya uğramış, yargılanmış ve hüküm giymiştir.Avukatımız amansız bir mücadele vermiş zencinin suçsuzluğunu kanıt ve tanıksızda olsa yargıç ve jüriye kanıtlamıştır fakat sanık bir "zenci"dir ve bir beyaza karşı suç işlediği söylenmektedir ve ne olursa olsun bir zenci bir beyaza üstün gelemez, sene 1935'ler...İnsanların rengi, dili ve dini için sınıflandırıldığı zamanların devam ettiği günler...
"zenci" nin yargılanması sırasında geçen şu diyalog herşeyi özetliyor gibi;
Savcı : Niye korkup kaçtın o zaman?
Zenci: Sizde benim gibi bir zenci olsaydınız, sizde korkardınız.
Ve belkide kitabın adına ilham veren cümle;
"Zararsız olanı öldürmenin günah olduğunu unutma..." ve bülbül zararsızdır, öldürme...
Daha fazla uzatıp sizi yormak istemem ama mutlaka okuyun bu kitabı....:)))
Kitap uzerine soylenecek cok sey var ama ben uzun konusmayi sevmem:))
Kahramanimiz Drogo genctir, heveslidir, hayalcidir butun gencler gibi ve inandigi seylere baglanir en ufak umut kirintisina bile...
İnsan hayatinda, ilk gencliginde tutkuyla, heyecanla büyüttügü hayallerinin, hedeflerinin ve bu ugurda feragat/feda ettigi seylerin degerini 30 yıl sonra anladiginda geç mi olur? Gençlik hic bitmeyecekmis gibi..."bir insan ömrünü neye vermeli?"
Coetzee'nin okuduğum ilk kitabi aslinda Utanç kitabini ararken denk gelip okumaya basladim bu kitabi ve gercekten takdire şayan bir kalem daha once okumadigim icin üzüldüm. Kitabin icerigine gelirsek hayali bir imparatorlukta, yerliler ile oraya yerleşen insanlar arasinda -imparatorluk askerleri- kanli bir savaşın baslamamasi icin caba sarfeden bariscil sivil bir hakimin verdigi cabayi ve bu cabayi verirken kendi ic dunyasindaki sorgulamayi, gundelik hayatidandaki gel gitleride anlatan guzel bir kitap. Imparatorluk asker ve polisleri sınır kasabasini isgalci barbarlardan korumak icin gelmistir fakat kendileri kasaba dışında barbarlari avlamaya baslarlar, burda sorulmasi gereken şu; asıl isgalciler kimler???? Coetzee Guney Afrika daki olaylara hayali bir imparatorluk uzerinden göndermeler yapiyor..okuyun...
Kafka benim için her zaman biraz daha zor, biraz daha karmaşık ve biraz daha çetrefili olmuştur ve bu kitabında da bunu hissettim. Aslında bu kitabı Kafkanın hukuk ve adalet anlayışını merak ettiğim için okudum ve kitaba başlamadan önce hiç bir ön araştırma yapmadım bu noktada açıkçası kitap beni şaşırttı; kitabın son 15 sayfasında Kafkanın anlattığı hikaye yasaları özgürlük ve eşitlik için yaratan insanların daha sonra yasayı pranga olarak görme, kurduğun düzenin boyunduruğuna girme ironisi üzerine çok güzel bir hikaye....Daha fazla bilgi vermek istemem o yüzden okuyun:)
Zweig ruhsal analizleriyle insanı mest eden bir yazar. Bu kitabında da çokça analize yer vermiş. İnsan delirmemek için neler yapar, yapabileceklerinin sınırı nedir? Bilinmezliğin içinde olmak, başına ne gelebileceği hakkında hiçbir şey fikri olmamak yani hayatının kocaman bir boşluk olduğunu düşünmek ve bu düşüncenin aklıyla oynamaması için bir kaçış gerekmektedir. İşte kahramanımızda kendine bir kaçış bulmuştur, ne olduğunu okuyunca öğreneceksiniz...Kitabı okuduktan sonra aklımda oluşan şey; Yalnızlığın insana kazandırdığı bir tutku ve bu tutkunun esiri olmuş bir adamın yaptıkları...mutlaka okuyun...
George Orwell'in okuduğum ilk kitabı. Her ne kadar sosyalist düzene eleştiri ağırlıklı bir kitap olsada aslında iki yönlü bir eleştiri söz konusu. İnsanların düzeni kendi yarattığı ve yarattığı düzende bocalamalarını, hiyerarşinin ağırlığı altında ezilmeden yakınırken aslında kendilerine fırsat verilse ve hiyerarşide üst düzeye çıksalar daha acımasız olacaklarını anlatan çok güzel bir kitap. Kitapta da dediği gibi insanlar eşittir, bazı insanlar daha eşit;)...okuyun
Kitap için fazla söyleyebileceğim bir şey yok eğer daha önce Orhan Pamuk okuduysanız uslubunun akıcı olduğunu romanlarının sizi sürüklediğini bilirsiniz. Bu kitapta da aynı uslupla ve sürükleyicilikle anlattığı dramı sizi içine çekiyor. Babasızlık kavramının yoğun bir şekilde işlendiği, bir kadına bakışın 80 li yıllardan bugüne fazla değişmediği, insan hayatında ufak dediği şeylerin hayatını nasıl değiştirebileceğini anlatan güzel bir roman. Eğer dram seviyorsanız ve bu aralar biraz kafa dağıtma ihtiyacınız varsa, farklı insanların hayatına girip ben olsaydım şöyle yapardım diyorsanız okumanız gerek bir kitap derim....
Diyarbakır'ın gavur mahallesi diye geçen Hançepek mahallesi yani Ermeni Mahallesinde gözlerini açan kitap yazarı Mıgırdiç Margosyan'ın çocukluğuna dair güzel anılardan oluşan bir kitap. Yazarında dediği gibi Diyarbakır dinler karması, kültürler mozaiği bir şehir....Diyarbakır'ın kültürel renkliliğini merak edenlerin okumasını tavsiye ederim...
Şeriati'nin okuduğum üçüncü kitabı ve her bir kitabından ayri bir huzursuzluk aldığımi itiraf etmem gerekir ama bu huzursuzluk soyledigi bir çok şeyin doğru olmasından kaynaklı bir huzursuzluk. Kendine has uslubuyla okuyani uyandirma çabası dönemin istenmeyen adami yapmıştır Şeriati'yi. Kendisininde kitaplarının başında yer alan "sizi rahatsız etmeye geldim" sözünde hep haklı çıkmıştır. Bu kitapta kendi döneminde başlayan ve bu dönemde de devam eden gençlerin dinden uzaklasmasini ve nedenlerini, anne babaların bu konudaki hatalarini eleştirir Şeriati ve bir çoğunda da haklidir yine. Bu kitabi okuduktan sonra bir daha dedim ki yaşanan ile olmasi gereken İslam arasında gün geçtikçe derinlesen bir uçurum var.
Kafka ve Milena mektuplarda başlayan arkadaşlık zamanla tutkulu bir aşka dönüşür. Ve üç yıl boyunca yaşanan bu aşk bir kaç buluşmayla ödüllenmiştir sadece...Kafka Milena ya duyduğu aşkın gelgitlerini mektuplarına da yansıtmıştır...Beklediğim kadar duygusal bir yoğunluk olmasa da mektuplarda sevginin her halini görüyoruz; istekli, tutkulu, histerik, aciz, aç, gururlu, öfkeli ve aşık bir Kafka...okunulası bir kitap hissedilesi bir aşk...
A.Şeriati keskin kalemi, eleştirideki sakınmazlığı ve sosyolog olmanın verdiği muhteşem bir analiz yeteneği ile her daim tarafsız olarak yazmış gördüklerini fakat sırf yazdığı için bertaraf edilmiş bir yazar....Hac'ı okurken Şeriati'nin hisleri işledi içime...okuyun...
Suomi (bataklık) ülkesinin nasıl bir beyaz zambak vadisine dönüştüğünün anlatıldığı güzel bir eser. Snelman'ın Fin halkına,eğitime ve yükselmeye olan inanışının ve arkadaşlarıyla verdiği emeğin karşılığıdır bu. Aydınlanmanın en güzel örneklerinden biridir Finlandiyanın yükselişi...okuyun
Kayıp zamanın izinde serisinin ikinci kitabı; "Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde" insana aşk, sevgi ve irade arasındaki karmaşık ilişkileri anlatan ve betimlemeleri ile analizlerinin kendi iç dünyamızı sorgulattığı muhteşem bir M.Proust kitabı. Kesinlikle okuyun
