Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İrlanda'nın İngiltere'ye karşı yapmış olduğu bağımsızlık mücadelesine katılmış ve hemen sonra Antarktika yakınlarındaki haritada bile görülemeyecek kadar küçük bir adaya, bir yıllığına atanmış, daha doğrusu her şeyden uzaklaşmak için kendini buraya sürgün ettirmiş bir meteoroloji uzmanının adada geçen bir yılını okuyoruz romanda. Aynı adada yaşayan başka bir adamla olan ilişkisini, mücadelesini, uyuşmazlıklarını, ortak noktalarını da okuyoruz aynı zamanda. Adada sadece iki adam var, fakat hava kararınca olaylar tuhaflaşıyor, roman da burada başlıyor. Tam anlamıyla fantastik desem değil; tam anlamıyla savaş romanı desem, felsefik roman desem onlar da değil. Hepsinin içiçe geçmiş hali, akıcı fakat oldukça rahatsız eden, çekiç gibi inen inanılmaz güzel bir roman.
İmgelem gücünün ve felsefik sorgulamalarının da çok yüksek olduğunu söyleyebilirim, akıcı bir mücadele okurken aynı zamanda öyle cümleler var ki okuyanı olduğu yere yapıştırıyor. Başlangıç ve bitişi bana Tatar Çölü'nü anımsattı, sahi ne güzel kitaptı Tatar Çölü.
Akıcı dediysem öyle rahat rahat okuyacağınız bir kitap değil, okuduğu yerden huzursuz ediyor okuyanını. Fakat böyle kitapları okumaya da ihtiyacımız var, belki insanoğlunun kötülükleriyle ve savaşın gerçekliğiyle yüzleşmeye de. Jaguar'ın en beğendiğim kitaplarından biri oldu. Gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.