Serçe parmağıyla yedi günde devran değiştiren Tanrım!
Acıyan yerlerime okyanuslarını sal.
Kahrolan taze bir gelincik isem, dallarımı heybetli dikenlerle donat.
Köhne bir sokak ise şu ruhum, güneşi dilimin ucuna değdir.
Öfkemi köprüden geçerken yumuşat, annemi de yanıma bırak.
Ben bağırdım kuyulara nefretimi, içimin kuyularını bin kere kumunla kapat.
Ey benim ucu yanık gençliğim!
Geldin ve başımdan bir hevesle geçtin.
Şimdi ben merdiveni dayalı bir otuz yılı, defterime not ettim.
Savunmasız düşleri bir kenara bırakır gönlüm, gerçeğin türküsünü mırıldanan bu eller benim!
Bu hırka gibi tenimi yakan taş toprak avuntusu, sırtımı yasladığım dağlar ve üç günlük yalanlarıyla dostlar.
Affediyorum dedim içimden bağıra bağıra. Uykudan ilk defa uyanır gibi yedi kuşak.
Önce kendime çıkıyor yollarım.
Unutmadım.
İçimin sokaklarında adım başı yazar "insan olmanın içinde insan kalmanın kavgası da var!"
- Nazlı Başaran