Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Osmanlı İmparatorluğu'nda Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u almasından sonra hükümdarlar tek otorite hâline gelmişlerdi. Avrupa'dan 200 yıl önce... Bu durum Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'ya karşı üstünlüklerinin ana sebeplerinden birisidir.
Malazgirt’ten sonra Türkler’in akın akın Anadolu’ya gelmeleri sonucu Avrupa’da burası Türkiye diye anılmaya başlandı. Faruk Sümer, 1085’ten itibaren Avrupalılar’ın Anadolu’ya Türkiye demeye başladıklarını belirtir.
Reklam
kitaplarımı götürüp getirmeyenlere karşı ben:
“Şimdi bu hususa bir düzen vermek için seni idam ettirmek en öncelikli iş olurdu. Lâkin günah defterine af kalemi çekip, suçunun lekesini merhamet mürekkebiyle kapattım.”
Tanzimat:
Tanzimat’ın iki esas gayesi vardı: Bunların ilki, Sırp (1804) ve özellikle Yunan (1821) ayaklanmalarında kendini bulan ve imparatorluğu temellerinden sarsan milliyetçi fikirlerin önünü almaktı. Giderek bir Osmanlı milleti oluşturmak fikri bu endişeden kaynaklandı. İkinci gayesi ise merkezî otoriteyi imparatorluğun tamamında hakim kılmaktı. Bazı araştırmacılar, Tanzimat Fermanı’nın yalnızca, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyanını bastırmak için İngiltere’nin yardımını temin etmek ve Liberal Avrupa kamuoyunu kazanmak adına Mustafa Reşid Paşa tarafından hazırlanmış siyasî bir manevra olduğunu iddia ederler. Bu doğru olmakla beraber Mısır isyanı tek başına Tanzimat’ın sebebi değil, sadece hızlandırıcısıydı.
Bugün için Türk olan tarihçilerin dışında İstanbul’un fethini Yeniçağ’ın başlangıcı olarak kabul edenlerin sayısı çok azdır.
Reklam
Ayastefanos —> Berlin
Ayastefanos Antlaşması, Panslavizm’in bir zaferiydi ve Rusya’nın bu kadar avantajlı bir konuma gelmesi mevcut siyasî dengeyi bozuyordu. Bu yüzden antlaşma başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletlerinin yoğun muhalefeti ile karşılandı. 13 Haziran 1878’de toplanan Berlin Kongresi’nde, Ayastefanos Antlaşması’nın maddeleri yeniden ele alındı ve değiştirildi. Altmış dört maddelik bu yeni antlaşma ile Ayastefanos Antlaşması’yla kurulmak istenen büyük Bulgaristan üçe bölünerek, önemli bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu’nun denetimi altında bırakıldı. Bosna-Hersek Avusturya’ya terkedildi. Harp tazminatı 802.500.000 frank olarak tespit edilerek, yedi yıl içerisinde 21 eşit taksitte ödenmesi kararlaştırıldı. Balkan ülkeleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkiler öyle belirsiz esaslara bağlanmıştı ki, çözümsüz kalan sorunlar yüzünden Osmanlı ordusu kısmî seferberlikten bir süre daha çıkamadı.
2.Mahmud’un Osmanlıcılık siyaseti:
“Ben tebaamdan Müslümanlar’ı camide, Hristiyanlar’ı kilisede ve Musevîleri havrada ayırt ederim.”
Adlî, Müceddid, Gâvur Padişah, 2. Mahmud:
Bütün hayatı boyunca kullanacağı “Adlî” mahlası kendisine daha doğduğu zaman verildi. Hükümdarlığı dönenimdeki icraatları nedeniyle, bazıları kendisini devleti tekrar ihya etmek üzere her yüzyılda bir gelmesi beklenen “müceddid”, yani yenileyici olarak kabul edip “Büyük” sıfatıyla yâd edecek, muhalifleri ise ona “Gâvur Padişah”lığı lâyık görecekti.
06.02.2023
“Meded, meded bu cihânın yıkıldı bir yanı Akıtdı yaşımızı, yakdı nâr-ı hicrânı. Nolaydı görmiye idi bu macerayı gözüm Yazıklar ona, revâ görmedi bu râyı gözüm
Reklam
Şahi: Ey serâser âleme sultan Süleymanum baba, Tende canum canımın içinde cananum baba, Bâyezıdına kıyar mısın benüm canum baba? Bî-günahım, Hak bilür, devletlü sultanum baba. “Ey baştanbaşa aleme Sultan Süleymanım baba Tende canım, canımın içinde cananım baba Bayezidine kıyar mısın benim canım baba Günahsızım, Hak bilir, mevki sahibi sultanım babaMühibbi: Ey-demâdem, mazhar-ı tuğyan u isyanum oğul! Takmıyan boynuna hergiz tavk-ı fermanum oğul, Ben kıyar mıydım sana ey Bâyezid Han’um oğul, Bî-günahım dime bari, tevbe kıl canum oğul. “Ey her an başkaldırı ve isyanla meşgul oğul Boynuna fermanımı takmayan oğul Ben kıyar mıydım sana ey Bayezid hanım oğul Bigünahım deme, bari tevbe kıl canım oğul
İran’da kronolojik Türk hakimiyeti:
İran’da Türk hakimiyeti ilk olarak Gazneliler’le başladı. 1040’taki Dandanakan Muharebesi’nden sonra Büyük Selçuklular kısa sürede İran’ın büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Büyük Selçuklular’dan sonra İran’da Türk kökenli atabeylikler ve Harezmşahlar hüküm sürdüler. Daha sonra XIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Moğol hakimiyeti başladı ve İlhanlı Devleti XIV. yüzyılın ortalarında sona erdi. İlhanlılar’ın ardından 100 yıl kadar devam eden Celayirli Devleti’nin yerini Muş bölgesinde yaşarlarken İran’a hakim olan Karakoyunlular aldı. Büyük bir imparatorluk kuran Timur, XIV. yüzyılın sonlarında İran’ı da ele geçirdi. Timurlu hakimiyeti XV. yüzyılın ortalarında Karakoyunlular tarafından sona erdirildi. Karakoyunluların İran’daki hakimiyetlerine de 1467’de Diyarbakır bölgesinde yaşayan Akkoyunlu Türkmenleri son verdi. Akkoyunlu Devleti de yine Anadolu’dan giden Türkmen aşiretleri tarafından sona erdirildi. 1501’de İran’da Safevi Devleti kuruldu. Safevi Devleti, 1736’da sona erdi ve İran’da başka bir Türk boyunun, Avşarlar’ın hakimiyeti başladı. Nadir Şah’ın ölümünden sonra Avşarların yerini, Lur asıllı Zend Hanedanı aldı. XVIII. yüzyılın sonlarında İran’a yine bir Türk boyu olan Kaçarlar hakim oldu. 1921’de İran’da bir darbe ile yönetimi ele geçiren Rıza Şah Pehlevi’nin kendisini 1925’te şah ilân etmesiyle İran’da Türk hakimiyeti sona erdi.
Patrona Halil
“Patrona”, Osmanlı donanmasındaki gemilerin ikincisine verilen isimdir. Donanmada kaptanıderyanın kullandığı birinci gemiye “Kapudane”, ikinci gemiye “Patrona”, üçüncü gemiye ise “Riyâle”denilirdi. Patrona Halil, Patrona gemisinde bir müddet leventlik yaptığı için bu lakapla anıldı.
Türkiye’ye matbaanın geç gelişi bitip tükenmek bilmeyen bir tartışma konusudur. Ancak Osmanlı tarihinde üzerinde düşünülmeden tartışılan konuların en başta geleni de bu meseledir. Kimi günah diye matbaanın gelişine engel olundu derken, kimi de hattatların boykotundan gelmedi der. Ancak gerçek çok basittir; matbaa okumadığımız için gelmedi.
Ekber ve Erşed Sistemi
I. Ahmed, 1603’te tahta çıktığı zaman 13 yaşındaydı ve çocuğu yoktu. Bu yüzden önceki padişahların tahta çıktıkları vakit kardeşlerini öldürmeleri âdetini uygulamadı. Çocuğunun olup olmayacağı belli olmadığından dolayı hanedanın devamını garanti altına almak için hayattaki tek erkek kardeşi olan Şehzâde Mustafa’yı öldürmedi. I. Ahmed, şehzâdeleri olunca Mustafa öldürtmek istendiyse de devlet ricali ve halk tarafından bu davranış uygun bulunmadığından gerçekleştirilemedi. Bunda I. Ahmed’in babası III. Mehmed’in tahta çıktığı sırada 19 kardeşini öldürmesinin asker ve halk üzerinde bıraktığı menfi duyguların tesiri vardı. I.Ahmed 1617’de öldüğünde devlet ileri gelenlerinin mutabakatıyla, o zaman 14 yaşında bulunan büyük oğlu Osman yerine, ölen padişahın hayatta kalan kardeşi Mustafa tahta çıkarıldı. Bu zamana kadar saltanat babadan oğula geçerken, artık ailenin en büyüğü (ekberiyyet sistemi) tahta çıkmaya başlamıştı. Böylece Osmanlı saltanat veraset sisteminde yeni bir dönemin kapıları açıldı.
614 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.