Şeyda Türk

Geçmişte olanları değiştirmeye gücümüzün yetmemesi, üstüne üstlük buna rıza gösteremememiz ne hazin.
Reklam
İlk sorularımız genellikle en çok yaralandığımız yerlere dair sorulardır. İlk kez karşılaştığımız insanlarla derin bir sohbete girmek için sorduğumuz samimi sorular aslında bir aynaya bakıp da kendimize sorduğumuz sorulardır. Karşımızdaki insanın cevaplarında kendi kaderimize makul gerekçeler, kendi sızılarımıza teselliler ararız.
O “her şey değişti”nin içinde kim bilir hangi anılar, hangi insanlar vardı… Orası oldukça karanlık bir yerdi. Orası, zamanla daha da kararmış ve artık gözün gözü seçemediği bir yerdi. “Her şey değişti”nin içinde gidenler, bir daha dönmeyenler, ölenler, özlenenler, bir yara olarak orada öylece duranlar, yarım kalanlar, aldanmalar, tüketilenler, hayal kırıklıkları vardı. Her şey değişti ve eskide kalan iyi şeylerin bir daha gelme ihtimali de yok.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben gideceğim diye tutturursan seni burada tutmaya gücüm yetmez. Ne yaparsam yapayım gidersin. Hatta buradaymış gibi gidersin ki bu daha da kötü. Kalmış gibi yapmaktansa gitmek daha iyidir. Ama bana sorarsan sakın gitme. Nasılsa tekrar geri gelirim diye gider insan ama sonra dönebileceğin bir yer kalmaz. Bırak dönebileceğin yeri, üzerinde yürüyebileceğin bir yol da kalmaz. Gidip de dönen yok mudur? Var elbette. Bazılarının gitmesi de elzemdir. Ama seninki böyle değil. Gitme.
Kapkaranlık gökyüzü, bu kez şefkatli bir yorgan olmuş üzerimizi örtüyordu.
Reklam
Reklam
187 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.