Hele onu şaşırtan, hayrete düşüren,
hatta arada bir de İzzetti nefsini kıran ve buna rağmen hoşuna giden şey, onun kendisine hiçbir zaman bir sürtük muamelesi yapmamış olmasaydı. Sürtük değil; bir dişi , bir kadın olduğunu bile ona hatırlatmıştı.
Onu kendinden sonsuzca yüksek görüyordu. Onun karşısında kendini sonsuzca küçük ve âciz hissediyordu.
Onunla münasebetinin ancak onun tarafından himayekâr bir alaka olabileceğini müphem bir şekilde hissediyor ve eğer bu himayli alaka onun
tarafından gösterilmezse, ne yapacağını şaşırıyordu.
“Yıldızların yıldız olmaları daha güzel, sadece ışık olmaları. Belediyenin nasıl fenerleri varsa, bunlar da Allah’ın fenerleri. Onları gökyüzünü süslemek için göğe takmış olmalı.”