Hz. Süleyman, insanlardan, cinlerden ve kuşlardan müteşekkil muhteşem ordusunu bölükler hâlinde sevk ediyordu. Ordu tüm debdebesiyle karınca vadisine gelince karıncalar telaşlandılar. Karıncaların reisi, Süleyman(a.s.)'ın ordusunun onlara bilmeden zarar verebileceğini ve yuvalarına girmelerini söyledi. Rivayete göre karıncaların kendi aralarındaki konuşmalarını duyan Hz. Süleyman karıncaların reisini çağırdı. Ona bir peygamber olduğu hâlde kendilerini ezeceğini nasıl düşünebildiğini sordu. Karınca, elbette kendilerine zarar vermeyeceğini bildiğini, bu yüzden bilmeden kaydını eklediğini söyledi ve kaçışlarının esas nedenini açıkladı:
"Karıncalar senin debdebene dalıp da teşbihlerini unuturlar diye söyledim.” Devamını Nemi suresinden öğreniyoruz: "Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: 'Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!"' (Nemi, 27/19.)
Onun bu duası kendisi ile beraber ailesinin de karınca dahi olsa hiç kimseyi kırmamasının, incitmemesinin ifadesiydi. Büyükk saltanat ve taht sahibi olan Hz, Süleyman, mahlûkata gösterdiği şefkati ve rikkati ile gönüllerin de sultanı olarak dilden dile anılır oldu:
Kimseyi dil- teng-i âzar etme sultanlık budur
Kalb-i mûr-ı taht-gâh eyle Süleymanlık budur
(Yahya Nazim Efendi)
Sayfa 48 - Dr. Laima Levent Abul