Kalbin kalp diye isimlendirilmesinin nedeni, süratle başkalaşmasıdır. Bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kalbin durumu, boş bir yerdeki tüye benzer (rüzgârin etkisiyle hareket eder).
Bilmelisin ki Fuad, görme yeridir. Fakat o sadece görür, bilen kalptir. Bilgi ve görme bir araya geldiğinde, bilinmeyen şey görünür hale gelir. Bu durumda kul, bilginin, müşahedenin ve imanı görmenin hakikatinin tam olarak farkına varır.
Kuşkusuz mümin, nefsiyle ve nefsin kuruntularıyla sınanır. Nefse, sadra girmek yoluyla(insana) baskı kurarak onu yönetme gücü verilmiştir. Nefsin kaynağı içtedir ve (sadra) yakın bir yerdedir. Heyecanı ise, kandan ve necasetin gücünden kaynaklanır. Böyleye, dumanın karanlığı ve ateşinin sıcaklığıyla insanın içini doldurur. Sonra, vesvese ve anlamsız kuruntularıyla beraber sadra girer. Bu ise, Allah'ın sadrı sınamasıdır. Bu sınamanın amacı, dürüst bir şekilde efendisine sürekli yakarması ve niyaz etmesi karşılığında, yardım istemesini sağlamaktır. Allah da onun yardım dileğine karşılık verir ve nefsin kötülüğünü kendisinden uzaklaştırır.
Bir sadr Hak (ve hakikat) için daralırsa, bu kez bâtıl (boş ve gerçekdışı şeyler) için genişleyeceği gibi aynı zamanda bâtıl karşısında daralan sadr da Hak için genişler.