Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir konuda Resulullah'ın (s.a.v.) sözü var ise, onun başka birinin görüşleriyle desteklenmeye ihtiyacı yoktur.
Allah Teâlâ, kendisinin indirdiği vahye ve Resûlünün ortaya koyduğu sünnetlere uyulmasını da farz kılınmıştır.
Reklam
Ebû Seleme el-Abdî isimli zatın naklettiğine göre de şöyle demiştir
“Ben Ebû Abdillâh’ı şöyle derken işittim: “Her kim Kur’ân mah- lûktur derse kâfirdir, onun küfründe şüphe eden de kâfirdir Burada İmâm Ahmed, Kur’ân mahlûktur diyenler bir tarafa, bunların tekfîrinde duraksayanın dahi kâfir olacağını ifade etmek- tedir. Hâlbuki başka bir yerde İmâm Ahmed’den tam tersi bizzat Kur’ân mahlûktur diyenler hakkında dahi eğer ki konuştuğu sözün varacağı yeri idrak edemeyen câhil birisi ise ona tarifte bulunul- ması, öğretilmesi gerektiği nakledilmiştir. Lâlekâ’î, onun bu hu- sustaki sözlerini şöyle nakletmektedir: “Kur’ân Allâh’ın ilmindendir, Allâh’ın ilmi ise yaratılmış değildir. Her kim yaratılmış derse o kişi kâfirdir. Bu sözü gör- düğü ve bildiği hâlde hâla duraksayan kişi ise Cehmî’dir. Gör- meyen ve bilmeyen kişiye ise görmesi sağlanır (anlatılır). Yani Kur’ân’ın mahlûk olduğu sözünün bizzat Allâh’ın ilminin sonradan yaratılmış olduğu manasına geldiğini ve bunun da Allâh’ın ilmini sonradan elde ettiği sonucunu doğuracağını göremeyen ki- şiye bunun îzâhı gereklidir. Öyle görünüyor ki İmâm Ahmed’in Cehmiyye bidatçilerinin küfrü hakkındaki sözleri mutlak tekfîr kapsamında olup, muayyen şahıslardan da ancak hüccet ikâme olunmuş ve ilgili delilleri açıkça reddeden kimseleri kapsamak- tadır. Esâsen, Ehli Sünnet’in bu tarz “hafî”, yani “kapalı” meseleler- de hataya düşen fırkaların tekfîri hakkındaki kanaati bu şekilde- dir. Dîndeki “zâhir”, yani “açık” meselelere gelince; İmâm Ahmed bu tarz fırkaları tereddütsüz tekfîr etmiştir.
Sayfa 68 - NedaKitabı okuyor
Ebu Nuaym, Hilye'de Sehl'den şunu nakleder; Bir kimse Hz Peygambere gönülden uyarsa, kalbinde başka bir şeye karşı arzu kalmaz.
İbrahim el-Havvas; Sabır, kitap ve sünnetin hükümlerine göre yaşamaya sebat etmektir. Sehl b. Abdullah et-Tüsteri; Fütüvvet sünnete bağlılıktır. Ebu Hafs; Kulun Mevlasına doğru tutacağı en güzel yol, bütün hallerde O'na muhtaç olduğunu bilmesi, bütün davranışlarında sünnete sıkıca sarılması ve rızkını helal yoldan aramasıdır.
Ebu İshak; Allah'a muhabbetin alâmeti, O'na taati ve Resûlüne tâbi olmayı her şeye tercih etmektir. Nasrabadi; Tasavvufun aslı kitap ve sünnete sıkıca sarılmak, heva ve bidatları tetketmek, meşayihe hürmet göstermek, virdlere ara vermeden devam etmek, ruhsatlar ve kişisel yorumlara göre amel etmeyi bırakmaktır.
Reklam
Şah Şuca; Kim gözlerini harama bakmaktan çevirir, nefsini şehvetlere karşı korur, iç âlemini sürekli olarak denetim altında tutar, dış görünümü sünnete uygun hale getirir ve kendisini helal lokma yemeye alıştırırsa onun feraseti asla hata yapmaz.
Ebu Osman el-Hîrî ölüm döşeğindeyken oğlu gömleğini parçaladı. Babası gözlerini açıp bu durumu görünce şöyle dedi; Yavrucuğum, bu, zahiri itibariyle sünnete aykırı, batını itibariyle de riyadır.
Ebu Osman el-Hîrî; Allah ile dost olmak, güzel edep, sürekli korku ve murakabe halinde Resulullah ile sohbet sünnetine uymak ve ilmin zahirine bağlı kalmakla olur. Yine Hîrî der ki; Her kim söz ve davranışlarında sünneti kendisine rehber edinirse konuştuğu vakit hikmet söyler. Kim de nefsinin arzularına rehber edinirse bidat olan şeyleri söyler.
Ebu Hafs Ömer; Davranışlarını ve hâllerini her vakit ve her an kitap ve sünnet terazisinde tartmayan, aklına gelen düşünceleri sorgulamayan kimseleri erler divanından sanmayın. Cüneyd-i Bağdadi; Kur'an'ı Kerim'i ezberlemeyen, Hadisi Şerifleri bilmeyen kimseye bizim bu yolumuzda tâbi olunmaz. Çünkü bizim ilminin ve yolunuzun sınırları kitap ve sünnet ile çizilmiştir.
Reklam
Vekî; Hadisle meşgul olan kişi hadisleri isabetli olarak değerlendiremese bile, hadislerle meşguliyet onu hevasına uymaktan alıkoyduğu için doğru yolu bulur. Zünnûn-i Mısrî; Gerçek manada Allah'ı sevmenin alâmeti, Habibullah'ın ahlakı, davranışları, emirleri ve sünnetlerine uygun hareket etmektir.
İnşallah onlardan olurum.
"Ümmetimin sonlarında bir topluluk bulunacak. Onlara, ümmetimin başındakilere verildiği kadar ecir verilecek. Kötülükleri reddedecekler ve fitne çıkaran kimselerle savaşacaklar."
"Benim, ashabımın ve benden önceki Peygamberlerin yolundan gidenleri size haber vereyim mi? Onlar, Kur'an-ı Kerim ile benim, benden önceki Peygamberlerin ve ashabımın sözlerini Allah rızası için öğrenen ve yine O'nun rızası için öğretendir."
Fudayl b. İyaz; Allah'ın öyle kulları vardır ki beldeler onlarla hayat bulur. Onlar sünneti bilen ve yayan kimselerdir. Hasan-ı Basri; Müminlerin Allah'ı sevmelerinin alâmeti Resûlullah'ın sünnetine tâbi olmalarıdır.
287 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.