Konuştuklarınız çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlatını açsa da uçamaz. Kim demiş uçamaz, hadi uç, aç kanatlarını ve göster nasıl uçulur.
Serhan Kansu dan *
"Belki söylem üreten birer özne olamayacağız ama görece, iyi söylemlerin ürettiği bir özne olabiliriz."
sanatla, felsefeyle, bilgiyle yeniden var olmuş "kendi aklımızı kullanmak" - cesaretiyle
ve nihai kaide; bilgiyi sevmekle...
Hemen ardından gelinen nokta "söylem üretmekten" de öte olacaktır.
Bir dünya kurgulamaya ve onu yaşamaya giden yolu bulmak değil, o yolu özenle kendi kalemiyle çizmek, tüm yapıp etmelerini bir yapısöküm ile yeniden düzenlemek gibi.
Ve hatta edilgenliğe; yeniden dünyaya gelerek hem de kendi isteğiyle, kendinden kendini doğurup, kendine kendi ismini kendi koyan bir etken olarak; kafa tutmak gibi.
Yaşamak; bilmeyi istemektir, bilginin peşine düşmektir ve buna zorunludur. Çünkü bilgi ve bilgi sevgisi dışında kalan her şey bizi durağanlaştırır, tekrarlarla ömrü bitene kadar aynı günü yaşayan bir ruh yoksununa çevirir.
Neden?
Sen söyle: Çünkü yaşamak için yaşadığını dahi önce "bilmek" gerekmiyor mudur?
Müteferriç; derdini sıkıntısını gezerek atan kimse, yürüyerek rahatlayan, dolaşarak sıkıntısından kurtulan kişidir. Teferrüç "ferahlama, gezinti" kelimesiyle aynı kökten gelen sözcük, dilimize Arapçadan girmiştir.
youtu.be/93--XL4Y-mI?si=...
İstanbul daha ziyade benim için hissettiğim kendi okuduklarımı burada daha evvel yaşamış, olmuş, bitmiş şeyler ve onların izi, anlamında önemli.
Kimin ayak izine basarak yaşadım, kimin yanından geçtiğim, kimin ne yaparak göçtüğü bir yerde olduğunu anlamında İstanbul çok değerli bir yer.
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...