Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Benim için bir ilk yapıp kitabı bitirmeden bu yorumu yazmak istedim. Çoğumuz psikoloji kitabı okurken bir noktadan sonra ilgimiz dağılır ve sıkılmaya başlarız çünkü bir olay örgüsü yok, hikaye yok.
Bu kitabı sipariş verdiğimde kampanyadaydi, açıklamalar bölümü ilgimi çekti ve almak istedim. Çünkü affetmek istiyorum, hayatıma giren bazı insanları hatta en yakin olduklarımi bile hatta kendimi...Kitabi okurken yoruldum çünkü benim başımdan geçenlerin çoğunu bu sayfalarda buldum. Sürekli bir kaç sayfa okuyup düşündüm, catistim kendimle, ağladım...Kendimle çok savaş verdim.
Bu cuma benim için iyi bir gün değildi. İşten yürüyerek semtime geldim, biri dokunsa ya da ayağım bir yere takılsa ağlardım. Ayağımin takılması bir sebepti sadece. Semtim nehre çok yakın eve gitmedim, nehir kenarına gittim, ayakkabılarımı çıkardım, ayaklarımı suya soktum, bir çay söyledim kendime kafeden. Bu kitap cantamdayi kargodan yeni gelmisti, gözüm takıldı kitaba ve okumaya başladım. Okudukça rahatladım, okudukça Allah' im neden diye sormadım, ben iyi bir insanım neden iyi şeyler beni bulmuyor, neden yaptığım iyiliklerin karsiligini göremiyorum, neden hep düşüncesiz gerizekalı insanlar beni buluyor ? Söylentilerimi kestim. Kitabı bitirmeme çok az kaldı bir psikoloji kitabından bu kadar etkilenmek paragrafarda kendimi bulmak çok şaşırtıcı. Ben kolay kolay etkilenmem bir şeyden çok ketumumdur. Bu kitabı okumak ya da okumamak size kalmış tabiki...
Bu kitap için inceleme yazmak aslında uzun sürer çünkü üzerinde sohbet edilecek uzun uzadıya çay eşliğinde konuşulacak o kadar çok güzel şeyleri var ki ama burdan sadece kısaca yorumlayabilirim;
Hitler'in Nazi Almanya'sından kaçıp Türkiye'ye gelen ve İstanbul'da hocalık yapmış bir hukuk profesörü olan Maximillian Wagner'in, yeniden Türkiye'ye gelmesini ve onunla ilgilenmesi için İstanbul Üniversitesi tarafından görevlendirilmiş Maya Duran isimli bir kadının başından geçen olayların anlatıldığı, sürükleyici bir Zülfü Livaneli romanı...
Uzun yıllar sonra ölmek üzere olan profesörün İstanbul'a anılarını hatırlamak amacıyla gelmesiyle başlar ve Maya'nın hem başını belaya sokar hem de hayatının değişmesine ve daha anlamlı,değerli bir hayat yaşamasına vesile olur..
Okurken olaya bizzat şahit oluyormuş gibi bir izlenim bırakıyor ve II. Dünya Savaşı'nda Nazilerin işkenceleri insanlık dışı muamelede bulunmaları da insanı sarsıyor.
Ama şunu düşünmeden edemedim o yıllarda onca acıya zulme maruz kalıp bizzat yaşayıp görmelerine rağmen aynı acıları şuan müslümanlara yaşatan Yahudileri anlamak da zor doğrusu? Bunu söylemem onlara yapılan zulme üzülmediğim bunu onayladığım anlamına gelmiyor tabiki ama yine de anlamakta güçlük çekiyorum..
Neyse dediğim gibi uzatmanın anlamı yok daha çok konuşulası bir kitap kisacasi okumak isteyenlere tavsiye ediyor ve iyi okumalar diliyorum ..
Kitabı okurken zihnimde canlanan yegane şey sanki Ülkü Tamer ile çay bahçesinde oturmuş ondan bundan, konunun konuyu açtığı tadına doyulmaz bir sohbet ediyoruz. Sanatın hemen her alanına değinirken biraz spor biraz günlük yaşam ve tabiki tuz biber politikayı şöyle bi sıralayıp kalkıyoruz masadan. Yazarın gazete yazılarından derlenen denemelerden oluşmuş Kitabı yazarın hayatına hatta zihninin içine şöyle bir götürüp getiriyor sizi. Çok beğendiğim her sayfasını keyifle okuduğum bir kitap oldu. Okumanızı tavsiye ederim.
Cumhuriyet Kurulurken
KÜTÜPHANE OKUYAN ADAM
.
İlk önce kapağı çekti beni kendisine, sonra ise ismi. Merak ederek okumaya başladığımda ise elimden bırakamadım bitirine kadar. Öğrendiklerim, not aldıklarım, araştırdıklarım. Kendime kızdım, nasıl bilmiyorum Mükrimin Halil Yinanç' ı diye.
Elbistan doğumludur Mükrimin Halil Bey. Dokuz yaşında
Atınız Arap Vilayetiniz Ankaraysa bu kitabı bir okuyun derim. İşin şakası tabiki canım. Ankaralı olmadan da Ankara'yı okumak isteyecek bu sürü Ankara sevdalısı vardır. Ankara insanın ruhuna bir güzel işler yer eder. Ankara şehrinin yazını, kışını, zamanını, ağzı bağlı halini, kahvehanelerini( söylediği mekanlarda sizde bir çay içmişsiniz gibi, muhabbete dahil olmuş gibi), parklarını, rengini, pazarlarını, hanlarını, simitçilerini, sokakta yaşayanları, Ankara havalarını, Ankara da hangi memleketten kimler var, bağı bahçesi ne alemde, kitapçıkları( tüm ahalisini görmeden taniyabileceğiniz kadar güzel anlatmış, bir güzel de yer tarifi yapmış her yerden gidişli), kütüphanelerini, sahaflarını, cadde cadde dolaştırmış bizleri Ankara'da, mekan mekan gezdik bizde Ankara sokaklarını yazarla Adanalı yazar bir nevi Ankara ya ömrünü adamış şehrin ruhunu üzerine giyinmiş. Kitabı Kızılay merkezde bitirmiş son durak Kızılay.
Şehre dair denemeler dizisi. Şehrin içine dahil olmak isteyenleri bekliyor.
Hafızam beni yanıltmıyorsa Hece öyküde Yaşadığım gibi yazıları da olanı biteni size yaşatan yazılar yazarı takipte kalacaklarla duyurulur.
Var mısın
Merhabalar Bugün size 16 Şubat 2021 tarihinde suret olarak aramızdan ayrılsa da bıraktığı değerlerle açtığı pencereyle ve eserleri ile bizlerle olmaya devam edecek olan Doğan Cüceloğlu‘nun son eseri olan var mısın kitabını sizlerle buluşturuyorum kendini keşfetmeye zorluklarla başa çıkmaya var mısın çağrısını yaptığı bu kitap Doğan Cüceloğlu‘nun Tüm eserlerinde olduğu gibi ortak noktası dolu dolu biz kavramı Can kavramı ve kişinin kendisiyle ilgili İletişim üzerine temellendirilmiş tabiki de .
Bu kitapta temel olarak kişinin kendisiyle ilgili iletişimi biraz daha fazla karşımıza çıkacak kitapta küçük küçük hikayeler bulacaksınız ama kitap bir roman değil hikaye değil akıp giden bir söyleşi şeklinde ilerliyor ve sizi sarıp sarmalıyor hatta akışa o derece katılıyorsunuz ki okurken Doğan Cüceloğluyla bir kafede oturup çay içiyor ve sohbet akıyor havasında hissedeceksiniz Kitap kapağında da yazdığı gibi güçlü bir yaşam için öneri derlemelerinden oluşuyor kitapta düşündüren ve etkileyen çok fazla nokta var 14 başlık altında toplanılmış ,her başlığın altında kendinizden çok fazla parçalar bulabileceğiniz bir başlıktan daha fazla derinliğe ineceğiniz Güzellikler bulacaksınız. Okumanızı tavsiye ederim Denize bakıp martılar eşliğinde okumakta ayrı bir keyif ,ben köyümün güzel bahçesinde yazköşem de okumayı tercih ettim .iyi okumalar dilerim tüm 1k okuyucularına
Yeraltından Notlar
Bu kitabı benim için çok değerli olan birinden hediye aldım.Yani anlamı çok büyük.Kitapta en iyi olan şey tabiki Dostoyevski'nin okurla arasında olan perdeyi kaldırıp iletişime geçmesi,bana kalırsa bu onun imzası gibi bir şey ve okursa ayrı bir zevk bırakıyor.Konusuna gelirsek bir otobiyografi olduğu aşikar Dostoyevski burda kendi hayatını ve yaşantısını anlatıyor ama bunu öyle bir yapıyor ki sanki onunla çay içerken muhabbet ediyorsunuz.Genelde heyecanlı ve telaşlı bir şekilde kendiyle ve okurla bir münakaşaya giriyor bu da okuru dinamik tutuyor. Tabi bunu okurken sanki bir doktor bir terapist gibi onun neden bunları yaşadığını düşünce tarzını anlamaya çalışıyorsunuz.Herkesin okuması gereken önemli bir kitap. Altı çizilecek hayatınızla ilişkilendirebileceğiniz çok fazla cümle bulabilirsiniz.
Selam! Bu ay okuduğum 2. kitap ve sanırım bu yakınlarda her kitaba yüksek puan veriyorum! İncelemeye geçelim
Konusu; Will ve Jules ünlü bir çifttir. Kısa süre içinde evlenmeye karar verirler ve bunun için de İrlanda kıyılarında bir adayı seçerler. Davetli listesi de tabiki yakınlarıdır. Hem de ne yakın!
Yani kitap aşırı akıcıydı, her sayfayı merakla çevirdim diyemem belki ama beni diri tutabildi. Flashback şeklinde bir düğün gecesini bir de eski zamana gidiyoruz. Olayı farklı karakter ağzından okuyoruz. Jules’in egosuna, Will’in kendini beğenmiş maskesine, Hannah’ın ne yapacağını bilememesine, Charlie’nin iğrenç karakterine, Olivia’nın depression queen olmasına kısacası karakterlerin hepsine neredeyse sinir oldum. Ancak birleşince güzel bir kitap olmuş. Telefon çekmeyen bir adada tabiki biri kaybolacak ve ona ulaşamayacaklar, bu bir spoiler bile değil diye düşünüyorum. Sonuna şaşırdım gerçekten, ama daha da şaşırdığım bir gerçeğin sayfa 123 ile bağlantılı olduğunu görünce 2-3 dk kitaba ara vermek zorunda kaldım, sindirebilmek için.
Agatha’nın Nil’de Ölüm romanına benziyor. Seviyorsanız önerimdir
KİTAP TAVSİYEM
"Astronot Nine"
__Alıntılar
// Hayat çok kısa.Oturup televizyondaki saçmalıkları izlemek istemiyorum...
// Sessiz sedasız oturupyaşlanmayı beklemek çok sıkıcı...
// Bekle bizi Dünya,geliyoruz...
// Barış sizinle olsun,biz dostuz...
// Sertifikalı bir sersemden eksiksiz bir eğitim.
