Peki siz hangi akılla ilk üç denemede işe yaramayan bir şeyi otuz yedi kez daha söylüyorsunuz. Cümleyi değiştirin, üslubu değiştirin, tekniği deştirin. Bir şeyleri değiştirin işte!
14 yaşında bir kız direniyor. Halkını yok etmeye and içmiş zalim Hana, bütün bu acılarla kalbi taşlaşmış babasına, kendini hiçliğe bırakmış annesine ve onu kotayı dolduracak bir sayı olarak gören parti lideri ile eşine. Köklerinden aldığı aldığı güçle direniyor yoksullukla, zor yaşam mücadelesiyle yaşının 14 olduğunu bile unutan Mehrigül. Onun en büyük destekçisi ataları ile arasında köprü görevi gören dedesi ve tam herşey bitti derken ona tekrardan hayal kurmayı, umut etmeyi hatırlatan Bayan Chazen.Dedesi tarafından el verilip sepet ören genç kızın pazarda Amerikalı bir kadınkkk tarafından keşfedilip ona bu yeteneği için Yazarın kalkıp bir süre Türkistan'a gidip orada Uygur Halkıyla yaşaması ve onların hayatlarını olabildiğince tarafsız şekilde tüm dünyaya aktarması takdire şayan. 2017 yılında hayata veda eden Josanne La Valley bir halka ses olduğun için sana saygılarımı sunuyorum.ba
Mehrigül duasının gerçekleşmesi içim kendisinin de rüzgarda salınan bir ağaç gövdesi gibi olması gerektiğini biliyordu, kırılmadan bükülmeyi öğrenmeliydi.Hem eğilmeyi hem de dayanmayı bilmeliydi.
Ilgın, bambudan güçlüydü. Ilgın, Uygur halkı gibi çölün yer değiştiren kumlarından sağ kurtulmayı bilirdi, derin kökleri şiddetli rüzgarlar karşısında onu toprağa bağlardı.
Kitap birbirinden tamamen bağımsız olmayan 12 hikayeyi anlatıyor.Kaotik, ölüm üzerine hatta anlamakta zorluk çekip kitabı daha fazla okumayacağıma karar vermemi sağlayan kasvetli, bana göre anlam bütünlüğü olmayan bir kitaptı. Yarısından fazlasını okumuş olmam bile benim için başarı.
Nermin Yıldırımın okuduğum ilk kitabı. Gayet akıcı okurken sıkılmadım 418 sayfa Bi çırpıda okundu merak uyandırdı bende. Kitap Süreyyanın hayatına kimseyi sokmaması ve yaşamını sürdürmesi ekseninde geçerken bir yandanda ülke yakın tarihine değinişiyle Ayfer Tunç'un Dünya Ağrısı kitabını anımsattı bana. Sevmekten bağlanmaktan deli gibi korkan bu nasıl korkmasın ki bu yüzden hayatı kendi içinde yaşarken ilişkilerinde derinlik aramayan Süreyya.Onu yargılamadım yada acımadım yaptıkları için çünkü insan hangi vasıflara sahip olsada almadığını veremiyor.Ama cimri olduğunuda düşünmüyorum kendinden geçerek yazdığı, kendi hayatından kareler nakşettiği romanlarını NY ye verirken.Sonunu bilmesem belki kötü sonla neticelensede Süreyya ın hayatı sevindim annesinin aramasıyla yaşayacağı pişmanlığın deneyerek olmasını seçtiği için.
Yeterince uzağa gidersem gerçekten bir şey görebileceğimi, gezdikçe dünyamın renklenip büyüyeceğini sanırdım. Ama öyle olmadı. Daha çok aradığımı bulamamanın verdiği hüzünle, bir çeşit hayalkırıklığıyla dönüyordum. Hayat farklı coğrafyalarda farklı insanlar için akıp gitmeye devam ediyordu. Benim payıma ise onları gördükçe evrendeki varlığımın değersizliğini daha derinden idrak etmek düşüyordu. Ne yokluğum ne de varlığımdünya üzerinde bir şey değiştirmeye, ufacık bir yaprağı yerinden kımıldatmaya muktedir. Ben de herkes gibiyim ve herkes benim kadar işte. Beni mutsuz eden değersizliğimin değil umutsuzluğumun keşfiydi. Oysa ufak bir pırıltıya ihtiyaç duyuyordum.