Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.40
Çoğumuzun Dr. Jekyll ile Bay Hyde'dan tanıdığı Robert Louis Stevenson'ın kaleme aldığı Olalla, Yarımada Savaşı'nda yaralanmış genç bir İskoç subayının, tedavi gördüğü hastaneden ayrıldıktan sonra hava değişimi olsun diye gittiği soylu bir ailenin evinde kalma sürecini ve bu süreçte karşılaştığı tekinsiz, gizemli olayları ele alıyor. Baş karakterimiz, geçici olarak konaklayacağı bu evde kendini tuhaf ev sahiplerinin arasında bulmuşken, aynı zamanda aşkı da tadacaktır; fakat bu aşkın bir bedeli olacaktır. Olalla, gotik edebiyat türüne sadık bir yapıda ilerliyor. Yazarın üslubunun akıcı ve sade olması okumayı kolaylaştırıyor. Merak unsuru hep diri tutuluyor, bu açıdan başarılı bir yapısı var eserin. Fakat kitap, gotik türüne atmosfer, dil ve karakter özellikleri açısından sadık olsa da, odağına bir vampir hikayesini mi, yoksa aşk anlatısını mı alacağına pek karar veremiyor. Vampirlik ile aşkı harmanlamayı sağlam şekilde başarabildiğini söylemek biraz güç. Dengeyi pek kuramıyor. Bunun belki de en önemli sebebi kısa bir eser olması ve sonunun tam bağlanamamış olması. Kitabın sonu ucu açık şekilde, yarım kalmışlık hissiyatıyla bitiveriyor. Bu da olay örgüsünde bazı şeylerin havada kalmasına sebebiyet veriyor. Akılda soru işareti bırakan unsurlar açıklanmıyor, ya da yeterince yer verilmiyor. Bütün bunlara rağmen Olalla, bir oturuşta bitirilebilecek, akıcı ama çok da beklentiye girilmeden okunması gereken bir vampir ve aşk öyküsü.
bu kitaba yangın, bir yaz daha bitti şarkısını atfediyorum
kitabı okurken maalesef bir konuda spoiler yedim. o da karakterimizin yaptığı şey hakkındaydı. eğer daha öncesinde bu tropeu bilseydim büyük ihtimalle kitabı okumazdım çünkü pek hoşuma giden bir konu değil. konunun ne olduğunu yorumun en sonuna spoilerli bir şekilde yazacağım.
percy ve sam için arkadaşlıktan aşka doğan bir hikaye diyorlar ama bence bir şekilde karakterlerimiz her zaman birbirine karşı bir şey hissediyorlardı. o yüzden benim için okuması daha kolay bir kitap oldu çünkü bu konuyu okumaya pek sevmiyorum
aslında bu kitap için ikinci şans da diyebiliriz bence çünkü tam olarak bunu işliyordu. ve ben ikinci şansları çokkk severim!!! tabii başta bahsettiğim şey olmadığı sürece…
hatta bir puanı sırf bu yüzden kırdım.
kitabı bu kadar sevmemin en büyük nedeni ise bana hissettirdikleri oldu. karakterlerin birbirine duyduğu sevgi, o bağ, hisleri beni o kadar etkiledi ki içim içime sığmadı okurken. yazar bu konuda çok başarılıydı. kitabın ‘o’ konusu dışında çok sevdiğimi söyleyebilirim.
*spoiler*
kitaptaki bahsettiğim konu aldatma konusu arkadaşlar. ben bu konudan hiç haz etmiyorum açıkçası ve okuma zevkimi de düşürüyor. o nedenle ikinci şansı da pek böyle anlamlı bulamadım. evet hayatın içinden ama bilmiyorum okumaktan haz etmediğim bir konu.
bastan asagi spoiler iceriyor snrm
simdi okurken ki teorilerimi yazicam ama bunlari ben direkt notlara kaydetmisim, hangisini hangi noktada dusundum hatirlamiyorum
1. jason bell (andie'nin babasi) kesinlikle olaya dahil. ama katilin o oldugunu dusunmuyorum. yataklik olabilir.
2. daniel de silva da kesinlikle dahil ama onun da katil oldugunu dusunmuyorum maalesef. bu ikisi
İyi fikir kötü kitap
Aman ne uğraștım, ne uğraştım. Fasulye ayiklayan adamın bu sırada kendiniziyarete gelen başka birine hayat hikâyesini anlattığı roman Fasulye Ayıklama Sanatı Uzerine Bir Tez. Tam olarak ortamı hissediyorsunuz. Fasulyenin kilçiklarını, tanelerini, tazeliğini, konuşurken yapılan el hareketlerini hatta belkibölünme seslerini. Ayrintli, yer yer boğucu bir anlatımı var: Süründü de süründü. 2024 ylinın oyalayıcı kitabı seçiyorum. Yazarın ellerine sağlık fasulyeyi iyi ayıklamış olabilir bir şey
diyemem. Tezi iyi yazamamiş.
Kitap temelde Aydinlanma Humanizmiyle Orta Çağ irrasyonalizmi arasındaki mücadeleden oluşuyor.Tabii bunların yanında sürüyle şey anlatıyor Thomas Mann ama bunların çoğu gereksiz şeyler.Ben bu kitabın dörtte üçünün gereksiz olduğu kanısındayım.1.Dünya savaşı öncesi Humanizim ve İnsan aklına duyulan güvenin sonradan Nazileri yaratacak olması çok
256 syf.
·
Puan vermedi
İbrahim Metin'in gönülçelen ruhuna tazim ile
7 Nisan 1969'da haftalık olarak İbrahim Metin, Sadi Somuncuoğlu, Halil Özyıldız tarafından yayımlanmaya başlayan Devlet Dergisi yayınladığı dönemin düşünce ve duygu biçimini Türk milliyetçilerinin gözünden anlatmakta tam bir "Zeitgeist" örneğidir. Ben Rahmetli İbrahim Metin ve Sadi Somuncuoğlu ile telefonda da olsa konuşabilme
Merhaba bugün sizlere "Bİ MÜSADE ET DELİREYİM!" adlı kitapla geldim.
Kitabımızı isikkorkunc kaleme almış olup ,edisyonkitap yayınlarından çıkmıştır.
Konusuna gelecek olursak ağır bir depresyon geçiren isimsiz kahramanımızın bir Psikiyatri kliniğinde başından geçenleri okuyacağız.
Kahramanımız depresyon geçirmektedir ve intihara meyillidir.Bu sebepten ötürü abisi kahramanımızı bir kliniğe yatırır.
Zamanla ilaçlar işe yaramaz ve tedaviyi reddeder.
Bu durumdan çevresindekileri sorumlu tutar.
Ama psikiyatri doktoru Miraç, onu iyileştirmekten hiç vaz geçmez.
"Deliler Diyarı" denilen bu klinikte hastaların hayatlarına da konuk olacağız.
Depresyon vakaları günümüzün en büyük sorunlarından biri olarak gün geçtikçe hızla artmaktadır.
Bu kitap tam da bu konu üzerine kaleme alınmıştır.Ben çok begendim.Daha önce bu tarz konusu olan bir kitap okumadım.
Yazarın,yayınevinin ve moderatörümüz emeğine sağlık
"Maalesef sen delisin,çatlaksın,sıyırmışsın.Ama sana bir sır vereyim mi;iyi insanların çoğu öyledir."
~Lewis Carrol
Eser, yazarın İnsanlık Komedyası’nın, Toplum Ahlak ve Görenekleri üzerine incelemeler bölümünün Özel Hayattan Sahneler başlığı altında bir araya gelen, yirmi yedisi tamamlanmış otuz iki romanının on yedincisi.
Fransanın 19. yüzyıldaki sosyal yapısının tarihsel bir portresi…
İki kız kardeş tıpkı kafeste korunur gibi yetiştiriliyor belli bir yaşa geldikten sonra evleniyorlar ve asıl olay bundan sonra başlıyor.
Toplumun özellikle kadınların çevresindeki mutlu ilişkileri ve mutlu kadınları kıskanmaları çok güzel bir şekilde işlenmiş.
Vadideki Zambak kahramanlarını tekrar okumak beni mutlu etti. Felix’in olayları bu denli olgun karşılaması kendisinin de aynı yollardan geçmesi ;)
Savunması da bir o kadar realist “ Ben cömerdim ama toplum değil. O ortalıkta parlayıveren bir kadından hemen kaçar, tam bir mutluluk ve itibarın bir arada bulunmasını istemez. Adil midir, onu bilemem. Ama dünya zalim, hepsi bu! Belki güruh olarak insanlar tek tek olduklarından daha hırslı….
Bütün bunları biliyorum görüyorum ama, dünyayı ben değiştiremem ki! Ama hiç olmazsa, seni senden koruyacak güce sahibim.
Karısını suçlamıyor olanlar için, onu meşhur bir adama iten arzuyu, bazı kadınlarda yaratmış olduğu hasetle kendine açıklıyor. Ahlaki açıdan kabul edilir mi edilemez mi orası tartışılır (?) herkesin ahlakı kendine :)
