Peygamberler gibi sabırlı ve azimli yürekler dahi teselli ve ümide muhtaçtı. Ne zaman kalpleri yenilgi ve zorluktan bunalsa, Allah'tan gelen güzel kokulu tanıdık bir selam ile yorgun ve acılı yürekleri sıcaklık ve aydınlıkla okşanırdı.
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Dönelim... Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...Olsun dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.
Sayfa 80 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
"Başında taçla onun nasıl birisi olabileceğini kesinlikle bilmiyorsun." Kollarımı göğsümde kavuşturdum ve sandalyemde geriye yaslandım. Her şey aynen planladığım gibi gidiyordu. "Evangeline Samos'la evleneceğini, işe yaramaz bir savaşa devam edeceğini ve öfkeli ve baskı altındaki insanlarla dolu bir ülkeyi görmezden gelmeye devam edeceğini biliyorum. Tüm bunlar sana tanıdık geliyor mu?"
Sayfa 172Kitabı okudu
Oysa ben görür görmez anladım, hiçbiri umurunda değildi. Korkmuyordu. Doğal bir cesareti vardı. Bir yerlerden tanıdık geliyordu. Bana eski bir zamanı hatırlatıyordu, benim eski bir zamanımı. Kopuk kopuk konuşan ve hiçbir şeyi umursamıyor gibi görünen kızlara âşık olduğum zamanları.., Aklımdan yapmayı geçirdiğim her şeyi günün birinde mutlaka ve nasıl olsa yapacağıma inandığım zamanları... Şiirin ve müziğin her şeyden önemli olduğunu düşündüğüm zamanları... Ağlayacak gibi oldum
gerçekten özlemişti dünya beni öze çekmişti özüm gelinceye kadar bana temas etmişti bu dokunuş parlatınca beni benden biraz dünya isteyen ricacıları öldürdüm ve kital bitti Yazık, yazık ki yazgımın boyası koyu
"Lanet olası iki yılım kayıp ve senin kokun dışında hiçbir şey tanıdık gelmiyor! Kalkmış üzerimde hak iddia ediyorsun, öyle mi? Ben senin hiçbir şeyin değilim. Tıpkı senin benim hiçbir şeyim olmadığı gibi. Şimdi git buradan ve bir daha gelme! Hatırladığım hayatımı yaşayacağım ve ilk uyandığımda da ettiğin şeyin aksine, benim sana ihtiyacım yok!”
Reklam
Hassaslaşmada, bir uyaran kalibı gelecekte oluşacak aynı tip bir uyarana karşı aşırı hassasiyete yol açıyordu. Vielnam veteranları ve genetik olarak strese aşırı hassas olan veya erken dönemlerinde strese aşırı hassasiyet geliştirmiş farelerde gözlemle nen buydu. Beyin aşırı hassaslaştığında, küçük stres uyaranları bile büyük tepkilere yol açabilir. Öte yandan, tolerans kişinin deneyime olan tepkisini uzun süreli olarak durdurur. İki faktor de hafızann doğru işlemesi için önemlidir, eğer tolerans geliştirmeseydik tanıdık durumlar bize sürekli olarak yeniymiş gibi geleceklerdi. Beyin eski bir bilgisayar gibi saklama kapasitesini aşacaktı Aynı şekilde, eğer bazı olaylara karşı hassasiyet geliştirmeseydik bunlara tepkilerimizi daha iyi bir konuma getiremezdik.
İnsanlar da kitap gibidir ama okuması zor bir kitap...
İnsanlar kitaplar gibi değiller. Tanıdık bir kitap her zaman aynıdır, insanı hep rahatlatır ve aynı kelimeler ve resimlerle doludur. Tanıdık bir kişi, onu ne kadar okumaya çalışırsanız çalışın, yeni ve zorlayıcı olabilir.
Sesin aşkın düştüğünü söyledikleri gibi düşüyor üstüme, Muazzam bir evet gibi. Benim Hilal Şehrim'de(new orleans), Yalnız senin dilin anlaşılır, Ve iyi olanın tanıdık sesi gibi karşılanır, Uzun saçlı kederi ve çentikli acımayı dağıtan On me your voice falls as they say love should, Like an enormous yes. My Crescent City Is where your speech alone is understood, And greeted as the natural noise of good, Scattering long-haired grief and scored pity.
Sayfa 44
Tanıdık geldi :)
Her sabah İbni Tahir okula içinde derin bir hüzünle gidiyordu. Talebelere bakarken daha dün ben de onlar gibiydim diye düşünüyordu. Ama o günlerin artık geçmişte kaldığını bir daha asla onlar gibi olamayacağını idrak edince de derin bir üzüntüye kapılıyordu. Artık onlarla arasında aşılamaz bir duvar yükselmekteydi. Yüzünde hüzünlü bir gülümsemeyle talebelerin tasadan uzak sohbetlerini dinliyordu.
Sayfa 359
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.