Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok meselenin çözümüne bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde bulunmaktayken yazmak, anlatmak, birbirinin yedi iki insan olarak ele alınması kaçınılmaz olurdu. Sana, sırasında dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
İnsanları, eski karım olduğu gibi, büyük bir kalıcılık içinde
bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine
düşmeseydim. Bu mektup çok karışık hisler içinde yazıyor gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olacaktı, bazı sözler hiç söylenmemiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin parçalar alınmış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla.
Ben iyi değilim Bilge, seni son durumu günlerden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. yerde de o gün beri gözüme uyku girmeseydi.