“Siyah bir deniz… Karanlığın içinde geminin kenarından esmer bir köpükle kaynaşarak firar eden o siyahlıkları görüyor, altında mahuf, korkunç yokluk düşüncesi veren siyahlıktan başka bir şey görmüyordu.”
“Şiir, evvela bir bahar bulut parçasından serpilen buharlaşmaya hazır damlacıklar gibi yavaş yavaş, ağır ağır, nazlı bir iniş ile dökülüyor; güya şu heyetin dimağlarına ıtırlı, kokulu bir serinlikle latife eden buselerle temas ediyordu.”
“Bitmez tükenmez beyaz bulut parçalarını küçük şamarlarla oraya sevk ediyor, sanki bir kamçı ile bütün ufuklardan büyük bulut kırıntılarını püskürterek oraya gönderiyordu.”
“Keşke din bilimcilerden hiç söz etmeseydim. … Bunlar, kanıtları üzerime dolu gibi yağdırarak beni tövbe etmeye zorlamak isterler; reddedersem, herkese beni bir ‘sapkın’ diye ihbar edebilirler; iyilikseverlikleriyle onurlandıramadıklarına karşı genellikle kullandıkları korkutma işte budur.”
“Ben yeryüzünde bulunan ölümlülerin hepsinden kulluk görürüm. … Hayır hayır; her yerde insanların beni kalplerinde taşıdıklarını, ahlaklarıyla beni temsil ettiklerini, hareketleriyle beni ifade ettiklerini gördükçe, dinimin iyice yerleşmiş olduğuna inanıyorum.”
‘“Rusya’da yazarlara zulmediliyormuş. Ne olmuş yani? Ben yazar değilim ki.” Entellektüel bağımsızlığa, nesnel hakikat kavramına yapılan her saldırının uzun vadede her anabilim dalını etkileyeceğini görmek istemiyorlar.’