Fatma Aliye Topuz
2009 yılında 50 Türk lirası'nın arkasında kendisine yer verilmiştir. Kendisinden önce Zafer Hanım Aşk-ı Vatan isimli ilk romanını yayımlamış olsa da yazarın tek romanı olduğu için Zafer Hanım değil beş roman yayımlayan Fatma Aliye Hanım ilk kadın romancımız olarak tarihe geçmiştir. Fatma Aliye Hanım 9 Ekim 1862'de
doğulu belli
belki bizim oralı
nerde görsem tanırım ben
hüznünde asi dağların şivesi bozuk dumanını taşıyan
bu eşkiya duyarlığını
yaşı kırk beş elli, belli uyumamış Ankara'nın derdine
ceketi küçük geliyor, elleri biraz büyük, yüreği yaralı
karısı yeni ölmüş, sığınmış oğlunun evine
bir hamayıla bir sure sürer gibi
bir muskaya yerleştirir
....
Siyasi İslam’ın Atası: Osmanlı Uleması
Yalnız Olan Yozlaşır
Sizce neden yozlaşan inançlar dünyanın her yerinde aynı etiklere sebep oluyor? Aslında anlaşılması güç değil, güç yozlaştırır. Şimdilik dünyayı bırakalım da son günlerde özellikle de sosyal medya fenomenleri sayesinde tekrardan alevlenen “Siyasal İslam” tartışmalarının özüne
Ben bazı şeyleri aşamadım. Kabullenemedim. Anlaşılamamanın ayyukası varsa çıktı benden.Düşüncelerimin açılarını bir türlü mantığıma yönlendiremedim. Ne felsefe ne de partizanca bir güç,hiçbiri çevikleştirmedi beni kararsızlıklarım kadar. Yaralanınca hatta darbe alınca daha iyi hissettim derinden. Yalnızsın işte hangi cümleye oturtursan oturt. Hangi dile çevirirsen çevir yalnızsın. Kendine de bir tercüman lazım. Anlıyor musun kederinden? Var olmak kederinden anlıyor musun? Tepkilerin neden meşrebinden ırak bir virane? Bunlar asılsız. Nerenin bağısın sen? Hangi dilden anlıyorsun?Bunlar da asılsız . Çok araştırdım görmeye çalıştım. Bazı satırlara ve diyaloglara denk geldim. Yeri geldi beni çok iyi anlattıkları için yalnız olmadığımı hissettim yeri geldi kafam çok dalgındı unuttum.Ben bazı şeyler için çok suçladım kendimi sonra o bazı şeyler geldi boğazladı beni. Çok düşünmemek lazımmış. Bunun yanısıra sevmemek ya da bunu belli etmemek. İyi duygular dışında bana kalan tüm tecrübelerin tadına güzel baktım. Ona da pozitif yaklaşmaya çalıştım çünkü başında süslü gördüğün kolye bile boğazlıyor seni.Temelli bir yalnızlık temasına dönüyor yoksa bu acı duygu. Özetle şöyle ; çöldesin ayaklarının altı yanıyor ve giydiğin terlik o sıcağın acısını az da olsa alıyor. Yanısıra başka bir zamanda aynı terlikle sana vurulduğunda canını yakıyor. Nesne aynı nesne ve hepimiz biliyoruz ki mesele terlik değil.Fakat şiddeti senin zaafının estiği yerden geliyor.
TÜRK EDEBİYATINDA DİL VE MİLLİ EDEBİYATIN SEYRİ
Geçmişten günümüze edebiyatımızın seyrine kısaca göz atalım. 1299’da Osmanlı’nın kurulmasından bir süre sonra Divan edebiyatı başlamıştır. Bu edebiyatın zemini Arap, Fars ve Acem dilleri ve edebiyatları üzerine teşekkül ettirilmiştir. Edebiyat sahası, ecnebi ülkelerin milli değerlerini kullanarak
İliklerime kadar hissettiğim senfonisinin sesini açıyorum
Ruhumun dans ettiği anlar zatı şahane
Bir yokuş çıkılmış
İnişin seyir defteri açılmış
Dalga dalga yayılan hislerime
Pürneşe melodisi takılmış
Bahar gelmiş memleketime
Adı olmayan mevsim koydum ismini
Gizli ilimler değiştirmiş seyrini
Yıldızlar ceplerime dolarken
Pusula zamanı
Saat de yön gösterir olmuş
Bedenimi kıyafet misali soyarken
Hislerim ruhuma tercüman olmuş
Elbet karşılaşacağımız dediğim yerler
Tarumar
Gözün görmediği ruh bedene asi olmuş...
12/10/2023
Pınar PEKĞÖZ