Peygamberim (s.a.v.) “Sana altı şey söyleyeceğim.” dedi: “Bunlar herkeste olursa güzel, ama bazılarında daha güzel olur.” Kaybetmemek için kaydettim hemen: “*Adalet herkeste güzel, kadı ve devlet başkanında olursa daha güzeldir. *Cömertlik herkeste güzel, zenginde olursa daha güzeldir. *Takva herkeste güzel, âlimde olursa daha güzeldir. *Sabır herkeste güzel, fakirde olursa daha güzeldir. *Tevbe yaşlıda güzel, gençte olursa daha güzeldir. *Hayâ erkekte güzel, kadında olursa daha güzeldir.”
“Ey îmân edenler! Allâh’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” (et-Tevbe, 119) Günahkârın günâhına değil, Allâh’ın onlara bahşettiği insanlık cevherine bak! Günâha öfkelen, lâkin günâhkârı, kanadı kırık bir kuş gibi farzedip onu îkaz ve irşad merhemiyle tedâvîye çalış!.. * * * Yahyâ bin Muaz er-Râzî: “Rabbim! Sen ancak itaatkâr kullarını affedeceksen, günahkârlar kime gidip sığınsınlar? Rabbim! Sen sadece takvâ sâhibi kullarına rahmet ve merhamet edeceksen, mücrimler kimden yardım istesinler!” (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, II, 25-26)
Reklam
"Biz zannederiz ki sâlihleri sâlih kılan yalnızca işledikleri amelleridir. Hayır.. Sâlihi sâlih, takvâ sâhibini muttaki, ihlâslıyı muhlis kılan; günaha daldığı zaman durup hayâ etmesi, sonra utanarak Rabb’ine geri dönmesidir.. Utandığı halde Rabb’ine geri koşmasıdır! Takvâ sâhiblerinin günah işlemediğini mi sanıyorsun? Hayır Allah günah işlemeyen tek bir kul yaratmamıştır. Âdemoğlu günahkardır, günahlardan kaçsa bile Allah azze ve celle onu günaha döndürür, ki kendisinin Allah yanında ne kadar zelîl ve âciz olduğunu bilsin! Fakat o takvâ sâhiblerini ‘muttakîler’ kılan, işledikleri günahlardan tevbe edip Rabblerine rucû etmeleridir.."
Şahsiyet meselesi : Kim ki zalimdir, şahsiyetsizin tekidir. Kim ki mazlumdur, şahsiyetsizliğe kapı aralamıştır, Yani her zulme uğrayan mazlum değildir, zalimlerin içine endişe düşüren , mazlum görünse de aslında mazlum değildir, onlar, zalimlikten de , mazlumluktan da sakınanlardır. Şahsiyet kazanmak çoğu kimseye
Estağfirullah ve etûbu ileyh
Ali Tantavî şöyle anlatır; "Bir gün aklıma 'Acaba Allah beni seviyor mu?' sorusu takıldı. Derken Allah'ın, kullarına olan sevgisinin Kitabında zikredilen bazı özelliklere sahip kimseler için olduğunu düşündüm ve nefsimin bunlardan hangisine sahip olduğunu görmek için bu vasıfları zihnimde canlandırmaya başladım. Ama soruma bir türlü cevap bulamamıştım. Bulduklarım şuydu; - Allah takva sahiplerini sever. Ben ise kendimi onlardan saymaya cesaret edemedim. •Allah sabırlı davrananları sever. Ben ise sabrımın az olduğunu hatırladım. - Allah cihad edenleri sever. Ben ise tembelliğimi ve gücümün zayıflığını aklıma getirdim. - Allah Muhsin olanları sever. Ben ise bu vasıftan ne kadar da uzaktm. Zihin dünyamdaki araştırmamı bitirdiğimde, nefsim için Allah'ın seveceği bir vasıf bulamamaktan korktum. Amellerimi gözden geçirdim, gördüm ki onların çoğu tembellik, riya bulantısı ve günahlarla karışmış. En sonunda aklıma Allah Teâlâ'nın şu buyruğu geldi; إنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ 'Şüphesiz ki Allah çokça tevbe edenleri sever.' (Bakara, 222) Böylelikle tevbenin sanki benim ve benim gibiler için olduğunu hemen anladım. Bunun ardından hemen; 'Estağfirullah ve etûbu ileyh/ Allah'ım Senden af diliyor, Sana tevbe ediyorum',
BİŞR-İ HÂFÎ HZ . ( Rahimehullah ) HAYATI ..
🌹🌹🤲🤲🤲🤲🤲🌹🌹 Bişr-i Hâfî (Rahimehullâh) Hazretleri’nin künyesiyle beraber tam adı, Ebû Nasr Bişr ibni Hâris Abdirrahmân ibni Atâ ibni Hilâl el-Hâfî el-Mervezî’dır. 767 senesinde Horasan’ın Merv kentinde doğdu. Babası, Merv şehrinin reislerindendi. Babasının vefâtının ardından kendisine yüklü bir miras kaldı. Bu miras vesilesiyle rahat bir gençlik
Reklam
158 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.