●Spoi●
En en en önce şunu söylemek istiyorum, onları hissetmek güzeldi.
Işıl beni o kadar sinlendirdi ki hiçbir şeyi sorgulamayarak... Aşk insanı kör eder derler, gerçekten sevdiğin insanın yok oluşunu görmeyecek kadar kör müydü, bencil mi? Bilmiyorum bana mantıklı gelmedi, bunca olan şeyin içinde hadi Işıl fark etmedi kör geziyor veya bencil, peki ya Fatih? Onunla yaşıyor ve o Oflazın hiçbir davranışına takılmadan nasıl devam edebildi? Kitap çok basit ilerledi bir yere kadar ve daha sonra Oflazı tanıdık, hatta kitabın sonunda tanıdık (Çok geç kalınmış bir tanışmaydı.) diyebilir miyiz? Gayet de deriz bence. Çünkü kimse onu sorgulamadı, kimse onu görmedi, kimse onu düşünmedi. Evet sevdi ve sevildi fakat verdiği değeri, pahabiçilmez o güzelliğin karşılığını alamadı.
Evet Işıl gerçekleri öğrendiğinde miydi nerdeydi tam anımsayamıyorum ama ona sorular sorduğunu ve bir şekilde geçiştirildiğinden, cevap alamadığından bahsediyordu ve dikkatimi çekense en son söylediğiydi "Ve gariptir ki bunu sorun da etmedim." Diyordu. Nasıl sorun edemedin ki?
Kitabın kaçıncı sayfasındaydım hatırlamıyorum fakat şöyle düşünmüştüm kendi kendime; kitabı okuyorum fakat karşımda bana hüzünlü gözlerle gülümseyen Oflazın gerçekleri mi yoksa Işılın bencilliği mi?
Hepimiz en az Oflaz kadar görülmek isteriz, kimse görmez biliriz ama yine de o istek bitmek tükenmek bilmeyen ama bitiren ve tüketen bir istektir.