Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, kesinlikle, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır...
Sahneye çıkıp yan yana dizildiğimizde Onur ve Doruk'un arasındaydım. Şu an tam Bir ölüm üçlüsüydük. Derin bir nefes aldığım sırada Doruk'un gülerek bana doğru eğildiğini gördüm.
"Juliet'im olmaya hazırmısın?" Doruk'un sorusuyla birlikte şaşkınlıkla başımı kaldırdığım sırada,garip bir şey oldu. Ben daha verecek bir cevap bile düşünmemişken diğer yanımda kusursuz bir ses geldi. Onur'un sesi...
"Çok heveslenme. Juliet, Romeo'nundur. "
Aşık olduğum insan benden ne kadar uzakta olduğu umrumda olmaz, mesafeleri görmem bile. Birgün yanımda olacağını biliyorsam kilometrelerin hiçbir önemi kalmaz...
İçimde garip bir his vardı. Sanki birşey beni ona doğru itiyordu. İçimde bir bela mıknatısı vardı ve bu mıknatıs beni Onur Zorlu'ya itiyordu. Çünkü o, belanın ta kendisiydi....