Kitabın uslübü beni çok yoruyor, betimlemeleri anlamakta çok zorlanıyorum. Sadece ilk sayfadaki iki betimlemeyi yazıyorum: “Tarihin paçavraları ile kömürleşmiş kalıntılarını alaşağı eden elleri tutuşturmanın ve yakmanın tüm senfonilerini çalan muhteşem bir orkestra şefinin elleri gibi” tarihin paçavraları dediği kitaplar mı?
“Yanık şişe mantarıyla karartılmış yüzüyle zenci kılığına girmiş o gösterici” Yanık şişe mantarı ne demek?
Daha böyle bir sürü anlamadığım betimlemeler var. 35 sayfaya geldiğim halde başa döndüm şimdi daha kararlı bir şekilde okumaya çalışacağım. Yine zorlanırsam sanırım uzun bir süre yabancı kitap okumayacağım çünkü zihinlerini anlayamıyorum. Sorun bende.
Mühim olan insanın bir arayış içinde olması, öyle olunca Cenab-ı Allah mahrum etmiyor. Ya bir insan çıkarıyor karşısına, ya güzel bir mekana koyuyor onu; ama bir şekilde mahrum etmiyor.
Nureddin hocaya karşı çok önyargılıydım ama önyargılarım tamamen kırıldı. Çok akıcı ve kalbe dokuman bir kitaptı. Yazar bazı zor soruları terslemek yerine nazikçe açıklıyor ve sanki cümleler arasında “zor olduğunu biliyorum, benim de zorlandığım yerler oluyor ama söylemek zorundayım, yapmak zorundayız” diyor… Okurken şunu düşündüm; mücahide bir kadın, bu ümmetin tam manasıyla harika mümin bir kadını olabilme iddiam yok, böyle bir hedefle hareket edersem bu beni korkutur ve böyle kitapları okutmaktan uzak tutar. Bu sebeple kendimi zorlamadan bomboş bir zihinle okudum ve basit şeylerle başlayarak elimden geldiğince birçok şeyi daha dikkatli yapmaya karar verdim. Tavsiyem sizler de bu kitapları okutmaktan korkmayın, ne kadarını yaparsanız kârınızadır. Dini olarak kendimi çok yalnız hissettiğim bir süreçte bana çok iyi geldi. Yeni bir kitabını daha sipariş edeceğim ve söylediği günlük rutinleri uygulamaya çalışacağım.
Bu Ümmetin KızıNureddin Yıldız · Tahlil Yayınları · 20172,376 okunma
Kitap iki bölüme ayrılıyor. Başlangıçta Nazi kampları ve orada yaşanan trajedinin boyutu, Yahudilerin hayatta kalma mücadelesi, insanın yavaş yavaş tüm değerlerini ve benliğini kaybetmesi ve insanoğlunun istediği zaman ne kadar zalim olabileceği anlatılıyor. Bu kısımları okumak akıcıydı ve roman tadındaydı. İkinci ve son kısım ise yazarın kendi çalışması olan logoterapiyi açıklaması, psikolojik analizleri üzerineydi. İkinci kısmı anlamakta ve okumakta zorlandım. Tam anlıyorum dediğim kısımda sanki başka bir konuya geçiliyor gibi geldi. Bunun sebebinin, zor bir konuyu ana dilinde anlatan bir yazarın yazısının başka bir dile çevrildiğinde, anlatılmak istenen şeylerin eksilmesi olarak yorumluyorum. Kelime çevirisine değil, yazarın ne anlattığının basit cümlelerle anlatılmasına ihtiyacım olduğunu düşündüm. Psikoloji gibi konularda çeviri yerine doğrudan Türk yazarları okumaya karar verdim. Genel manada kitap güzeldi. Bu alanda bana daha fazla okuma yapma ihtiyacı hissettirdi. İyi okumalar.