Milyonlarca çocuğu bozucu, körletici bir eğiti min pençesinde bırakıyorsunuz. Erdem çiçekleri açabilecek bu körpe fidanlar gözlerinizin önünde kurtlanıyor; büyüyüp suç işledikleri zaman, yani içlerine çocukluktan giren kötülük tohumları acı meyvalarını verdiği zaman ölüm cezasına çarptırıyorsunuz onları. Sizin yaptığınız nedir biliyor musunuz? Asma zevkini radabilmek için hırsızlar yaratmak.
Adanızı bu toplum vebalarından, bu suç ve yoksulluk tohumlarından kurtarın. Öyle yasalar çıkarın ki köyleri, çiftlikleri yıkan beyler ya hepsini yeniden yapmak, yada toprağı yeniden çiftlik kuracak insanlara bırakmak zorunda kalsınlar. Zenginlerin cimri bencilliğini firenleyin. Sömürme, tekel kurma hakkını alın ellerinden. Aylak insan bırakmayın meınleke tinizde. Tarımı büyük ölçüde geliştirin. Yün işlikleri ve daha başka üretim kolları yaratın. Yoksulluk yü zünden bugünedek hırsızlık, serserilik, yada uşaklık eden, aşağı yukarı aynı kaderi paylaşan bir sürü insan oralara gidip yararlı bir çalışma yoluna girsin. Bütün bu anlattığım dertlere çare bulmazsanız, adale tinizle övünmeyin İnsafsızca, budalaca yalan söylemiş olursunuz.
"Hiç kimseye kötülük etmiyorum, hiç
kimse için kötü söylemiyorum, kötü
düşünmüyorum, herkesin iyiliğini
istiyorum. Bir insanın yaşayabilmesi için
bu yetmiyorsa, yemin ederim ki yaşamakta
gözüm yok."
Refah ve özgürlük, insanların adaletsizlik ve baskıya tahammüllerini azaltır; yoksulluk ve yoksunluk ise insanları susturur, onlara boyun eğdirir, baş kaldırının soylu ruhunu boğar.
En küçük bir itaatsizliği ölümle cezalandırabilecek kadar despot bir rejimi de, tüm suçları eşit gören ve kanun önünde hırsızlıkla cinayet arasında bir ayrımın kalmadığı ama hakkaniyet bakımından ikisinin aslında dağlar kadar birbirinden farklı olduğu kaderci bir ilişkiye dayalı hukuk düzenini de hakikaten onaylamak mümkün değil.