Örneğin askeri liderliğinin kültürel inkılapçılığından üsrün olduğu aşikar ve Türkiye'ye hizmetlerine ilişkin anlatıların gerçekçi bir zemine indirilmesi gereken Mustafa Kemal Atatürk'ün reformlarından biri de fes giymenin yasaklanmasıydı Fakat oldukça kısa sürede görüldü ki şapkanın şeklini değiştirmekle insanların kafalarındakini ve alışkanlıklarını değiştirmek mümkün değildir. Bu nedenle insanların gerçek pozisyonları bundan etkilenmemiş; dün fes, bugün şapka giyen Türklerin sorunları tamamıyla aynı kalmıştır.
Devrimler bazen bir milletin bilgeliğini, bazen de kendine ihanet ettiğini gösterir. Bu bağlamda, Japonya ve Türkiye örneği çağdaş tarihin klasik örneklerinden biridir.
Geçen yüzyılın sonu ile bu yüzyılın başlarında bu iki ülke, birbirine benzer, mukayese edilebilir ülkeler gibi görünüyorlardı. İkisi de tarihte önemli bir yere sahip, kendilerine
Yani asıl mesele, içimizdeki Batılıların yabancılara özgü usuller benimsemeleri değil bunları nasıl kullanacaklarını bilmemeleridir. Daha iyi şekilde ifade etmek gerekirse, bunların problemleri, neyin iyi olduğunu sezebilecek kadar güçlü bir feraset geliştirememiş olmalarıdır. Böylece bir medeniyet projesinin kullanışlı ürünleri yerine zararlı ve bunaltıcı yan mamullerini aldılar.
İçimizdeki Batılıların eve getirdiği muhteviyatı şüpheli malzemeler arasında genellikle çeşitli "inkılapçı" fikir ve programlar ile reformların yanı sıra "tüm sorunları çözecek" belirli "kurtarıcı doktrinler" bulunur. Öyle ki bu "reformlar", inanılması gerçekten güç sığ görüşlülük ve doğaçlama örnekleriyle doludur.