İlk olarak yazılan incelemelere göz attığımda, insanların bu kitabı benim ele aldığımdan farklı olarak ele aldıklarını gördüm. Kitap, kurgusal bir eser olarak düşünülmeli ve bir inceleme ya da araştırma yapmak için çok farklı kaynakların hali hazırda zaten vâr olduğu göz önünde bulundurulmalı. Güzel ve etkileyici bir öyküydü. Kadın ve erkeğin farkları, birbirlerini nasıl etkiledikleri ve en sonunda ortak noktada ,birbirlerine değer verip aynı zamanda birbirlerine bağlandıkları bir nokta, nasıl buluştukları açısından gerçek hayatla bağdaştırılacak ögelerin bulunduğu bir öykü. Kitaptaki şeytanın güncesi bölümü de ayrıca bir anlam katmış. Havva’nın doğaya olan ilgisi ve doğayla ilgili olan her şey hakkında düşünmesi, Adem’in yetersiz kaldığı noktada Havva’nın doğaya sığınır gibi bir yaşayış sürmesi dikkatimi çekti. Kadın erkek ilişkisindeki en ufak bir davranışın bile cinselliğe vardırılması ve cinsel sorunlar olarak ele alınması da bu konu hakkında az çok okumuş biri olarak diyebilirim ki mantığa sığıyor. Kitaptaki diğer öyküler de gayet iyi. Kısa bir kitap, okunabilir.
Geceyarısı düşüncelerinin gün ortasında, henüz yeni uyanmışken veyahutta günlük işlerin arasında, kırılmayan bir döngü içerisinde bizimle birlikte varlığını sürdürmesi oldukça tehlikelidir. Diğerleri uykusundan olurken bu düşünceler hayatın doğal akışında sizin ayrılmaz bir parçanız haline gelmiştir. Tebrikler, derdinizle bir bütün oldunuz! Nasıl etle kemik birbirinden ayrılmazsa, içinde büyüdüğünüz (ya da içinizde büyüttüğünüz mü desek?) sevgisizlik hali de ölene dek sizinle. Çözüm olarak ‘kendini sev’ önermesinde bulunulur ki bu oldukça yanlış bir önermedir. Aynı enerjinin korunumu yasasında olduğu gibi içten gelen sevgi dıştan gelen sevgiye dönüşmez, sana verilmesi çok görülmüş olan dışa bağımlı sevgiyi yoktan vâr da edemezsin. Hal böyle olunca ister istemez kabullenme yoluna gidiliyor. Öz sevgi kelimenin yapısından da belli olduğu üzere bunlardan biraz ayrılıyor. Öz’e bağlı olarak o her zaman biraz vardır, ben bunu büyüttüm. Kitap yazar gibi yazdım kendimi, kalbimin odacıklarında tiyatro oynattım. Çok oyunlar döndü. En çok ben sevdim kendimi. İyinin içinde kötü, kötünün içinde iyi. Sevgimin içindeyse nefret. Çünkü sevgi ne kadar güçlüyse nefret de o kadar güçlü olacaktı.
Kanat Güner ne zamandır aklıma düşüyor ve ben Eroin Güncesi hakkında bir şeyler yazmadığım için ona haksızlık yaptığımı düşünüyorum. Ama konu üzerinde biraz daha düşünmem ve gerçek hayat ilişkisini ölçmem gerekti. Öncelikle kitap adından da anlaşılacağı üzere yazarımızın uyuşturucuyla olan ilişkisinin nasıl geliştiğini konu alıyor ve bunu da