Havva yasaklı elmayı istemedi, Âdem o elmayı koparmadı, Kabil, Habil’i vurmadı. Biz, bu diyara hapsolmadık varsayalım. Ne değişecekti? O yasaklı elma bir gün dalından koparılacaktı...
Öyle değil İsmet abi...
Ayaklarının bir fikri olduğunu düşün. Yürümek istemiyorlar sanki. Öyle düşün. Gülme. Çünkü durum birebir böyle. Her uzvunun fikri olduğunu düşün. Ellerin istemezse hareket etmiyor. Kalem tutamıyorsun. Öyle düşün İsmet abi. Göz kapakların canı isterse açılır. Saçların isterse uzar. Ciğerlerin isterse nefes alır. “Şişip inmekten yoruldum, istemiyorum.” dese ne diyeceksin? Hah! Aynen öyle düşün. Çakmağı eline alıp çakamıyorsun. Ya bırak çakmağı, paketinden sigara çıkaramıyorsun. Dilin istemezse hareket etmiyor. Dudakların “Yorgunum, konuşamam şimdi.” diyor. Hem de önemli bir anda.
Tüm bunlar nedir biliyor musun İsmet abi? Karşındaki insan seni istemiyorsa, yapabileceğin hiçbir bok yok demektir. Paketinden sigara çıkarabildiğine şükret...
Ölü Ozanlar Derneği’ni izlediğimde on dört yaşındaydım. Galatasaray, UEFA kupasını kaldırırken, babamın dizindeydim elimde mandalina dilimiyle. İlk sigaramı okuldan kaçıp dalgakıranlarda içmiştim, elimde tombul bira şişesiyle. İlk oltamı on altı yaşında Galata Köprüsü’nde atmıştım. Annemden ilk dayağımı yedi aylıkken yemişim. Dokuz yaşında bir çocukken, okul bahçesinde terk edilmiştim ilk kez. Ve ilk kez nefret ettiğim bir yerdeyken âşık olmuştum. Üniversitedeyken parasızlığın ne demek olduğunu öğrenmiştim. Saçlarım kısa olmasına rağmen beden eğitimi öğretmenimden tokat yemiştim ilkokulda. İlk golümü sağ ayağımla atmıştım, sol ayak olmama rağmen.
Boku püsürü hatırlayan bir adama, “Beni hatırlıyor musun?” diye sorulmaz. Ne yazık ki hatırlıyorum, fakat kim olduğuna bağlı...
Sonra fark ettim ki, bardağımın içine dalıp intihar eden sinekler gibi yaşıyorum. Ölümler görmek için. Rezaleti görüp, insanız demek için. Vicdanımı yitirmek için yaşıyormuşum.
Her acıya dayanırım zannedersin, yıkılmam dersin, bataklıkta olsan bile güvenirsin tecrübelerine. Dizine kadar balçığa batmışken umursamaz, debelenirsin. İnanırsın kendine ve ikinci şansı verdiğin etrafına. Bu hayatta kimse ikinci bir şansı hak eder mi dersin? Ayakların o bataklığa girdiyse, ikinci bir şansı olmaz. Kendine güvenmene rağmen yıkılıyorsan ikinci bir şansın olmaz. O sigarayı arkadaş ortamında keyifle gülerek değil de üzüntüne meze yapıp yaktıysan bırakamazsın, dayanamazsın, yıkılırsın...
Ve tecrüben, henüz seni önemsemiyordur.