Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tuğba Taş

Tuğba Taş
@tugbatas
220 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
Reklam
Benim için ya hep ya hiçtir. Cana candır... Benim hayatımı aldıysan, sen de kendi hayatını vereceksin bana; acımadan ve dönüşü olmayacak bir biçimde. Yoksa başka türlüsünü istemem.
Masanın üstünde yazı makinesi, kâğıtlar, kâğıtlar, kâğıtlar. Dağınıktı bu genç. Yazardı da. Üç beş saat önce eğlencelik olsun diye dövdüğümüz adam gibi kitap meraklısı. Ne var ki o okuyucu bu da yazıcıydı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şimdi yollar daha başkaydı. İnsanlar yalnız yalan söylemezlerdi. Ben bahtsız mıydım? Değil: Ben ümitsizdim.
Birden her günkü hayatın deli gömleğini sırtımda düğümlenmiş buldum.
Reklam
Yeni bir dünyaya başlıyordum. Yepyeni şiirler isterdim. Yeni romanlar okumalı, yeni resimler seyretmeli, yazmak için yeniden bir başka Türkçe öğrenmeliydim. Yeni hisleri, yeni düşünceleri, yeni kitapları arayıp bulmalıydım.
İşte konuşuyorlar. Ne konuşuyorlar acaba? Bir vapurun projektörü yarı aydınlık odayı ışık içine daldırıyor. Sevdiğim kız yemek yerken çirkinleşmiyor. O kadar şen, o kadar sıhhatli ki yediğinin farkında olmuyor. Arkadaşımın yüzünde hep neşeli şeyler var. Ağzında bir lakırdı. Ne söylüyor merak ediyorum. İşte bu yüzden hikaye yazarım. İşte bu merak yüzünden hikayeci geçinirim. Hikâyelerimi beğenmezler üzülürüm. Beğenirler kızarım. Kendim beğenirim, budalalaşırım. Beğenmem, canım yemek istemez. Kınalıada'ya gelince... İşte onu pek merak eder, bir türlü de inemem, bu gidişle inemeyeceğim de...
Doğru, benim bir sevdiğim kız vardı. Ama benim sevmeye hakkım yoktu. Çünkü ben anasının gözü bir adamım. Ben azizim, ben, ben... Serseri bir adamım. Ben sarhoş olurum. Ben adamı tutarım azizim. Ben daha olmazsa onun evinin önüne gider, "Kız seni seviyorum!" diye bağırırım.
Caddede kimseler yoktu. Ama bu caddenin ortasındaki ağaçlıklı yol da gece yarısından sonra pek hoşuma gider. Hep bu yolda sevgilime kendimi vermiş, hesabımı kitabımı yapmış, tutmadığım sözlerimi, olmayacak kararlarımı vermişimdir.
İnsanların hepsi kötüdür. Yaşamak boştur. Sevmek aptallıktır. Şudur, budur. Peki, bunlarla nasıl eğlenilir? Düşünün bakın. Her şeyin kolayını bulacaksınız. Ben en zorunu buldum: Ölüme çareyi! Ölmeyecekmiş gibi düşünüyorum, oluyor. Bir tecrübe edin.
Reklam
Kitaplar, bir zaman bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini, oradan yaşama sevinci duyulacağını öğretmiştiler. Hayır, şimdi insanları kitapların öğrettiği şekilde sevmiyorum. Kitaplar dediğime bakıp da büyük ilmi kitaplar yahut da dört meşhur kitaptan birisini okuyup iman ettiğim sanılmasın.
— Doktor oldu ama adam olmadı, dedi. Ölsem ondan bir şey istemem. Şimdi bizi tanımıyor. Hocasının kızıyla evlendiler daha geçenlerde. Yarım ağızla çağırdılar da İhsan gitti, ben gitmedim. Onun da bir tek temiz elbisesi var. Kardeşim diye tanıtmamış. Akrabalardan demiş. Yediği naneye bak. Bunu da bahriye mektebine verdim. Durur oturur mu? Şimdi düşünüyorum, o da bir büyük adam olurdu. Gazete müvezzii babasını hatırlamazdı belki. Yahut hatırlardı da ondan utanırdı. Yani, beyefendi, insanın bazen abuk sabuk düşündüğü oluyor. İyi ki bu adam olmadı, diyorum.
Hayatımdan memnundum. Hayattan da memnundum. Her şey ışıl ışıldı. Her şey mavi, akşama doğru kırmızı, sonra lacivert oldu.
O gün ne güzel bir gündü! Deniz ne serindi! Ne güleryüzlüydü sandallar, çocuklar, kadınlar! Sanki kimse bütün gün sövmemişti... Dünya yüzüne bir tek kötü lakırdı, kötü hareket, kötü düşünce o gün için —o günün başı için— insan elinden, insan dilinden, insan kafasından çıkmamış gibi bir akşam oldu.
1.105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.