“Günaydın” Değil, “Selâmün Aleyküm”!
“Takvim Devrimi”,
“Ay Devrimi”,
“Gün Devrimi”,
“Saat Devrimi”,
“Ezan Devrimi”, “Dil Devrimi, “Kıyafet Devrimi” ve “Selam Devrimi”…
“Selamün Aleyküm” gitti, “günaydın-tünaydın” geldi…
“Allahaısmarladık” yerine “esen kal”!..
“Allah’a emanet ol” yerine “güle güle”…
“Allah rahmet eylesin” yerine “başın sağ olsun”…
“Nur içinde yatsın” yerine de “ışıklar içinde yatsın”!
“Elektrikler kesilirse ne olacak?” diye merak ediyor, insan!
Vakti zamanında hayreti (hayretimizi “Allah Allah” diye ifade ederdik), hatta öfkesi (öfkelendiğimizde “Hasbunallah” çekerdik) bile zikir kokan millet, git gide içinde Allah geçen kelimelerden uzaklaştırıldı.
Müslüman olduğumuz tarihten itibaren (Dokuzuncu Yüzyıl) dilimize yerleşen “Müslüman Selâmı” (Arapça kökenlidir, ama tıpkı ezan gibi, tüm dünya Müslümanlarının evrensel iletişimidir), 1930’lu yıllarda değiştirildi.
Önce askerlere ve memurlara “yeni selam” mecburiyeti getirildi, ardından herkese dayatıldı (şapka konusunda da durum aynıdır).
Fransızca’dan çevirip önümüze koydular: “Bonjour”!..
Uydur uydur söyle hesabı!
Ben yadırgıyorum.
Çünkü Müslüman selamı, tıpkı Ezan-ı Muhammedi gibi, Müslümanların “ortak dili”dir.
Bir nevi paroladır.
Müslüman selamı Müslümanlar arasında kardeşlik köprüsüdür.
Selamın ve ezanın değiştirilmesi (başka herhangi bir dilde okunması) ise bu köprünün yıkılması, ortak dilin yok edilmesi anlamına gelir.
Öyleyse ısrarla “Müslümanca” selamlaşmaya Devam.
Yavuz Bahadıroğlu