Düşman işgalinin yarattığı görüntü karşısında üzüntüye kapılan Mustafa Kemal’in Dr. Rasim Ferit’e, “Hata ettim. İstanbul’a gelmemeli idim. Ne yapıp yapıp, Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalıyım,” dediği söylenir. Başka bir rapora göre, İtilaf donanmasına bakarak, “Geldikleri gibi giderler,” demiştir. Her iki öykü de inandırıcı değildir. Başkente döndüğü için pişman olmak bir yana, Mustafa Kemal derhal, Osmanlıların elinde kalmış bulunan toprakları koruyabilecek gücü olan, kendisinin de egemen olmayı ümit ettiği bir hükümet oluşturmak için sabırsızlanıyordu. Düşman filosu hakkında söylediklerine gelince, bu, İstiklâl Savaşı’nı kazandıktan sonra yapılan bir tartışmanın ışığında değerlendirilmelidir. Mustafa Kemal’in önce silah arkadaşı sonra siyasi muhalifi olan Kâzım Karabekir, 28 Kasım 1918’de İran’dan İstanbul’a dönerken Türklerin yalnızca Yunanlılar ve Ermenilerle savaşmak zorunda kalacaklarını, çünkü İtilaf devletlerinin Anadolu’da bir savaşa katılamayacak kadar yorgun olduklarını daima önceden tahmin ettiğini iddia edecekti. İstanbul’daki İtilaf donanmasının bir korkuluktan fazla değeri olmadığını da söylemişti. Mustafa Kemal’in donanmanın kaçınılmaz bir biçimde gideceği konusundaki sözleri de, ona benzer bir öndeyide bulunmuş olma hakkını kazandırmıştı.