Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Celal Bayar
Ittihat ve Terakki zamanindan, yani Türkiye'de bankacilik sisteminin çok zayıf olduğu zamanlardan beri bankacilk, sigortacilik gibi sektörlerde calismisti. kabineyi kurarken bir kisi hariç Ismet paşa kabinesini aynen almistir. O tek kisi de Refik Saydam'dir. Refik Saydam sadece Ismet Pasa ile calisabilecegini söyleyerek kabineye girmeyi reddetmistir.
Sayfa 390Kitabı okudu
Avrupa’da Türk olmak
Hayatım boyunca en çok nefret ettiğim adamla aynı çatı altında yaşıyordum ama işin garibi bunu oradaki doktor ve hemşirelere anlatmama olanak yoktu. Yalnız hastanedekile­re değil hiçbir lsveçliye, hatta hiçbir Avrupalıya anlatamaz­dım bunu. Çünkü anlamazlardı. Onların gözünde ikimiz de Türk parantezine alınmıştık. Adının başında Türk sıfatı ol­du mu ister faşist ol ister komünist, ister cellat ol ister kur­ban fark etmezdi. Bülent'in söylediği gibi insan Türk olduğunu Türkiye'de iken anlamıyor ve kendisini diğer insanlar gibi hissediyordu. Farklılıkları, birey özellikleri olan bir insan. Ancak yurtdışı­na çıktığı zaman anlıyordu ki Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür. işte şimdi ben de düşmanımla aynı kimliği, aynı varoluşu paylaşmak zorunda bırakılmıştım. Hastanedeki ve dışarıda­ki bütün lsveçliler bana bu adamdan daha yakın geliyordu, onlarla aynı değer ölçülerini paylaşıyordum ama ne yazık ki ben onlara yakın gelmiyordum.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
"Türkiye bir değersizlik buhranı yaşıyor. Geçmişin değerlerine hayat hakkı tanınmıyor ama toplumsal hayata rehberlik edecek yeni bir değerler silsilesi de oluşmuyor. Böylece toplumsal hayatın 'mankurt'laşmış seçkinleri, tıpkı aynı değersizlik cenderesinde öğütülmüş lümpen sınıflar gibi, içinde yaşadıkları evreni sadece kendilerine sunduklarıyla ölçüyor, her şeyi kendi benliklerine sağladığı yararla tartıyorlar."
Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye’ye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Dönem İncelemesi
İlber hocamızdan da klasik Atatürk kitapları gibi surda doğdu, burda öldü. Şöyle fikirleri vardı böyle bir hayat sürdü gibi sıradan olacakmış gibi başladığım için kendi adıma özür diliyorum. Bu Mustafa Kemal'in merkez noktada olduğu kocaman bir çemberin anlatımı. Osmanlı'nin son demlerinden Cumhuriyetimizin kuruluşuna, ilk yillarina... Kıymetli kurmaylarimizdan, onların Ata ile olan ilişkisinden. Kitap ilerlerken Türkiye'nin kaderi, Mustafa Kemal'in kaderi diyorsunuz. Lakin ben İlber Ortaylı kitaplarını malesef okuyamıyorum. Malesef bilgi ve kültür dagarcigim muhtemelen yetersiz kalıyor ancak ben buna dinleme ile çözüm buldum. Mazlum Kiper'in okuması ile harika gidiyor. Tüm kitaplarını okuyacağım pardon dinleyeceğim.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Gazi Mustafa Kemal Atatürkİlber Ortaylı · Kronik Kitap · 201811,3bin okunma
1920’lerdeki ulus-devlet inşacıları dinle ilgili iki hayati önkoşulla karşı karşıya kaldılar. İlk olarak, İslam ve devlet arasındaki sembolik ve hukuki olarak iç içe geçmiş ilişkinin yanı sıra yüzyıllar içinde gelişen, ulemanın Osmanlı Devleti’yle bütünleşmesiyle karşılaştılar. İkinci miras, millet sistemi altında etnik bölünmenin kutuplaşması, savaş, emperyalist nüfuzdan etkilenen sınıf oluşumlarının dinamikleri ve gayrimüslim nüfusunun yok edilmesi ve ülkenin Müslümanlaştırılmasını içeren demografik değişiklikler gibi gelişmelerin bir araya gelmesiyle dinî kategorilerin etnik belirteçler haline gelmesiydi. Bu, devam eden uluslararası baskı (azınlıklarla ilgili Lozan Antlaşması) ve tarihsel hafızanın (imparatorluğun dağılmasıyla ilgili travmalar, azınlık milliyetçiliği ve Sevr zihniyeti denen, yani Batılı güçlerin ülkeyi bölme planlarından duyulan korku da dahil; daha da ağırlaştırdığı 1920’lerin sonundaki yüksek toplumsal kapanma düzeyini destekledi. Sonuç olarak 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşu sırasında egemen olan toplumsal kapanma biçimleri dinî ayrımlara dayanıyordu.
Reklam
"Yer, yer değilken, su, su idi," diye anlattı öğrencisi David'e. "Başka bir şey yoktu. Bir uçsuz bucaksız su, bir dolu su, dört bir yanı doldurmuştu. Tanrı Kara Han, bu yalnız su üstünde, beyaz bir iri kaz olmuş, uçuyordu. Ne bir ses, ne bir nefes! Yalnızlığı ve bomboşluğu Tanrı Kara Han'ın yüreğine doluyordu. "Tanrı, Tanrı iken bile korkuyordu! Ulu su, orta yerinde yarıldı, 'Kara Han! Kara Han! Kara Han!' dedi, 'Sana teklik yaraşır! Tanrı'ya teklik gerek!' Tanrı Kara Han, daha iyi duymak için şu yüzüne indi. Avuçlarında sakladığı Zaman, bir aman, bir ferman dilemeden fırlayıp kaçtı! Su, Zaman'ı bir kral gibi karşıladı. Bu özgürlüğün başlangıcıydı.
224 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Aşkımız Eski Bir Roman
Ahmet ÜMİT tarafından 2019 yılında kaleme alınmış polisiye bir romandır. Romanda Cinayet Büroda Başkomiser olarak görev yapan Nevzat'ın karmaşık cinayetleri çözmeye çalışması ve suça karşı verdiği mücadele anlatır. Kahramanımız 3 farklı cinayet vakasını çözmeye çalışır. Tabi ki bu serüvende kahramanımız tek başına değildir. Başkomiserimize bu serüvenimizde Komiser Ali ve kriminal uzman olan Zeynep yardım etmektedir. Bu ekip karşılaştıkları karmaşık vakaları ustaca çözmeye çalışırken sizler de hikayenin içine onlarla birlikte vakaları çözmeye çalışacaksınız. Okurken kendinizi olağan şüpheliler arasında katili ararken buluyorsunuz. Roman sizi içine çekmeyi başarıyor yani. Yine klasik Ahmet ÜMİT göndermeleri ile roma da Türkiye'nin tarihi ve kültürüne göndermeler mevcut, birde başarılı kadın karakterler tıpkı Kayıp Tanrılar Ülkesi isimli romanındaki Yıldız gibi. Hikayeler çözümlenmesi gereken bulmacalar gibi olduğundan spoiler vermemek arına hikayenin detaylarına girmiyorum ama kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalarınız olsun.
Aşkımız Eski Bir Roman
Aşkımız Eski Bir RomanAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 201924,7bin okunma
ABD ambargosu ve Türk silah sanayisi:
Türkiye'nin askeri teçhizat konusundak i bu bağımlılığı ancak 1974'te Kıbns Banş Harekatı esnasında acı bir şekilde hissedilir. Çıkartma sırasında kendi askeri teçhizatının kullanılmasına karşı çıkan ve Amerikan askeri yar­ dımlarının, Kongre' de oylanan yasa uyarınca "ABD başkanının onayı olmak­ sızın amaçları dışında kullanılmaması" gerektiğini ileri süren ABD, Türki­ye'ye askeri ambargo koyar. Bu gelişmeler Türk askeri çevrelerinde Ameri­ka'dan bağımsız olma isteği uyandırır. 8o'li yıllarda TAİ, NUROL gibi kuruluşlar eşliğinde "ulusal " bir silah sanayisinin kurulmasıyla bu alanda öneml adımlar atılır. Ancak bu sanayi de bir anlamda ABD'ye bağımlıdır; zira söz konusu olan, lisans anlaşmaları çerçevesinde teknoloji transferidir.
Osmanlı ordusunun iyi eğitimli, bilgili mensupları hiç az değildi. Dört dili çok iyi bilen, iyi ressam olan Enver Paşa, Arkeoloji Müzesi'nin zengin kütüphanesine dört dilde arkeolojik raporlar ve sayısız tarihi eserleri ile dolduran ve kendisi de tarih ve matematik dalında da eserler veren müşir Ahmet Cevad Paşa, çocuklara müzikal oyun yazacak kadar her dalda becerisi olan Kazım Karabekir Paşa veya Rusça dahil dört-beş dili iyi bilen Kutü'l Amare'nin asıl komutanı Albay Nurettin (sonraki sakallı Nurettin paşa) Nazım Hikmet'in dayısı Ali Fuat paşa... Bu gibi örneklerin içinde ulu önderimiz, sosyal bilimlerdeki ve sanat dallarında dehasını, yönlendiriciliği ile ortaya koydu.
Reklam
Osmanlı ordusunda Prusya ekolü
Abdülhamid döneminden itibaren (1876-1909) Alman modelinin açıkça yeğ tutulması olgusu 1908'den sonra Jön Türk iktidarı sırasında do­ruk noktasına ulaştı. 1882'de, Alman Genelkurmay Başkanı Helmuth von Moltke, en iyibsubaylarından oluşan Albay Koehler komutasındaki bir eki­ bin Osmanlı ordusunu yeniden yapılandırmak üzere İstanbul'a
Biz çok büyük bir deprem geçirdik. Bazı tarihi olaylar kalıcı izler bırakır. Bu depremin adı, Birinci Dünya Savaşı'dır. Bu harbiden mühim sonuçlarından birisi ise mübadele olmuştur. Bu mübadelenin, her şer olayda olduğu gibi hayırlı tarafları da olmuştur. Ama nüfus değişimi genelde büyük bir dramdır; yaradır ve izleri kalır.
Mübadele, değiş tokuş.Kitabı okuyor
Ankara neden başkent seçildi çünkü konya yine bildiğimiz gibiydi
Ankara halkının Konya gibi şehirlere nazaran Mustafa Kemal Paşa'ya ve teşebbüslerine desteği de açıktı. Bu yüzden Ankara milli mücadelenin merkezi oldu.
Murtaza, dürüstlük abidesi...
Yunanistan'ın Alasonya kasabasından olan Murtaza, 1925'lerden sonraki mübadelede annesi, erkek kardeşiyle Türkiye'ye göç etti. Yirmisindeydi. O sıralar “Muhacir kandaşlar nâm-ü hesabına fi sebilüllah,” yani göçmen kandaşlar çıkarına hiçbir karşılık beklemeden, Allah için çalıştıklarını ileri süren yerli simsarların hile dolu öğütlerine uyan hemşerilerinden pek çoğu gibi memleketlerindeki barakalarına karşılık koca koca konaklar, üç buçuk arşın bahçelerine karşılık da binlerce dönüm tarla almayı kendine, daha çok da damarlarında dolaşan şehit Kolağası Hasan Bey'in kanına yakıştırmayan Murtaza, ne annesinin, ne de hemşerilerinin öğütlerine uydu. Hele gizliden gizliye para desteleri gösteren yerli simsarlara hiç! Tam tersi, iskân dairesine gitti: “Biz fakir insanlar idik memlekette,” dedi. “Yok idi başkaları gibi tarlalarımızla konaklarımız. Var idi küçük bir bahçeciğimiz, Söyleyemem yalan, yakışmaz bana.” Ve şahlandı: “Yok idi tarlalarımız, konaklarımız amma, var idi arslan yavrusu arslan dayım Hasan Bey, Kolağası. Hatırlamam ben, anlatır büyüklerim, dökmüş mübarek kanını kutsal vatan topraklarına Balkan Harbi'nde. Yeter bu şeref hem da şan bana, ne lazım tarla? Ne lazım konak? Ne lazım at, araba? Dolaşır benim de damarlarımda şükür, dayım Hasan Bey'in mübarek kanı!”
Sayfa 9 - Everest Yayınları 20. Baskı, Nisan 2013.Kitabı okudu
260 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Genel olarak kitabı çok beğendim. Kitapta Damla Karakuş soruyor Celal Şengör cevaplıyor tıpkı Doğan Cüceloğlu'nun var mısın kitabı gibi tecrübeleri anlatıyor. Adam çok bilgili ve Türkiye için bu yüzden büyük şanslardan biri bu açıdan o yüzden okunması gereken kitaplardan. Tek eleştirdiğim nokta 12 Eylül darbesini savunması ne gerekçeyle olursa olsun böyle birşeyin, dönemin haklı yani olamaz bana göre Yahudilere yapılanları eleştirirken(haklı olarak ) kendi ülkesinde olan bu durumuda eleştirebilir Kenan Evren'i desteklemesini yadırgadım. Onun haricinde güzel bir kitap.
Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor
Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı EtkiliyorCelal Şengör · Masa Yayınları · 20232,352 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.