Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bi' bitmeyen gece bıraktın Ve üç nokta düşürdün Belli etmedim ben pek, tenhalaştım
Olduramıyorum, yapamıyorum bir şeyleri. Neyi diye sormayın. Onu bile bilmiyorum. Hayatımın kontrolü ellerimin ucunda sanki, tutamıyorum. Gücünü kaybediyor parmaklarım. Bırakmaması için ikna etmeye çalışıyor beynim. Kalbim desen hissetmesi gerekleri pompalıyor. Bırakırsa hepimiz biteriz, diyor vücudum. Zihnim gürül gürül akan bir şelale misali, arkada açık kalan, bilgisayarın şarjını yiyip bitiren o sekme gibi; hep çalışıyor. Durdurmaya çalışıyorum, yok olmuyor. Zihnimden akan düşünceler durmuyor. Sonra anlıyorum nedenini. Noktayı kaybetmişler. Her yeri aramışlar; yastıkların altını, koltukların kenarlarını, o el girmeyen çekmeceye bile bakmışlar ama yalnızca çekirdek kabuğu ve bir sayfa not bulmuşlar. Çekirdek kabuğunu koltuğun o el girmeyen ama çerezler için özel bir kontenjanı olan o aralıktan bulmuşlar. Not kağıdını ise o el girmeyen çekmeceden bulmuşlar. Evin genç kızı yazmış. Orada bulunamayacağını düşünmüş belli ki. O da olmuramamış olacak ki taşmış kağıda. Ne yaptılarsa bulamamışlar noktayı; virgül varmış, ünlem varmış, noktalı virgül, iki nokta üst üste bile varmış ama nokta yokmuş. Aman aman iki nokta üst üste en tehlikelilerden. Hep bir açıklama bekler. Düşünceler akar da akar. Soru işaretini hiç sorma. Önce soru sorar, tatmin olmaz cevaptan bir daha bir daha… Ahaa! En iyisi üç nokta. Devamı var ama sonra.
Reklam
Bugün çok gaza geldiğim için bir şiir yazdım
neden hep aynı kelimeler biraz adalet, biraz ömer! sımsıkı sarılıyorum toprak rengi bir yorgan susuyorum, pus çökmüş ve zemin kaygan bilmiyorum bilmedikçe yaşamak güzel boykota nefsimden başlıyorum taşların konuşmasını mucize sayıyorlar bense bir mucizenin habercisi değilim ama bilirim insan taştan kıymetlidir ve belki cehennemin yakıtı olmaya, taşlar da konuştuğu için elverişlidir? ilim bir nokta idi sükût üç nokta cebrail'e bir kez daha sarılma uğruna ben de okuma bilmiyorum artık -ali
Merhaba sevgili okuyucu “Bildiklerini unut.” diyor DOST. “Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla.” “Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın. Birini ne kadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar. Kainatın matematiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer " diyor DOST... "Hiçbir konuda emin olma" diyor DOST... " Kendini ayrıcalıklı sayma. Konumuna ya da mevkiine, ismine veya şöhretine güvenme. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir. Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. Her zaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma. Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima. Ne kadar bilsen de hiçbir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma. Tevazudan şaşma. Ancak o zaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. " diyor DOST... ŞEMS
Hangi üç nokta izâha muktedir ki, sensizliğin imlâsında?..
Bu sitede beğeni almak için yapılması yeterli şeyler: Duygusal kelimelerle kurulan birkaç isim tamlaması,eksiltili cümle,sonuna üç nokta...
Reklam
Hayatımın sıkışıp kaldığı sayfa araları var.Renkli ayraçlarla gözüme gözüme sokulduğu,altı çizilmiş acılar,üç nokta koyulmuş hüzünler... ~A_dile
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.