Kirpiklerinizin, göz kapaklarınızda bir sanat eseri misali durduklarından mıdır bilmiyorum fakat, içimde öyle büyük bir boşluğu dolduruyorlar ki siz baktıkça tamamlanıyorum.
Bir su misali gül yapraklarından avuçlarınıza dökülsem, siz titrek bir sesle konuşurken ben nağmelerinizin altında ezilsem, çok mu şey istiyorum ki ellerinizde ölsem...
Evveliyatı siz olan bir hayatın, bitmek bilmeyen endişesinde, odanızın bir köşesinde duran, okumakta olduğunuz kitabın son sayfasındaki son kelime gibi takılsam dilinize, o karanfil dudaklarınızdan harfler bir kez de benim için dökülse..
Hanımefendi, ben hep sanki o kitabın son kelimesiyim. Külliyatınızda bir ihtimalim. İki kapak arasında duran bir nişaneyim. Mührüyüm o kitabın. Ve Hanımefendi, siz o kitabın hem yazıcısı hem de okuyucususunuz.
Beni anlattığınız kelimeler aslında sizsiniz. Sizsiniz dönüp de dolaşan kelebekler kadar zarif bir düşünceyle göğüs kafesimde uçuşan bir masalı kaleme alan.
Son sayfadaki o son cümle de ben gibi sizsiniz...
mehmet ali çakır