Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

serap

serap
@ucyuzsayfa
8 okur puanı
Mayıs 2022 tarihinde katıldı
“İnsanlar, çok sayıda açıklamanın tek bir açıklamadan daha az inandırıcı olduğunu düşünme eğilimindedirler,” demişti bana. “Ama neredeyse her durum için, birden fazla neden vardır.”
Reklam
“Belki de kimsenin bağışıklığı yoktur başarıya. Başarının seni tuzağa düşürmesi, ele geçirmesi için, hayal kırıklığını kaldırabilecek gücünün olması yeterli. Eğer öyleyse, ondan kaçış yoktur. İşin bitiktir. Sonuna gelmişsindir. Hapı yutmuşsundur. Orada Scott’u, Hemingway’i bulursun. Bu ikisi başarıya âşıktılar; başarı onları öldürdü. Toprağa verilmelerinden çok önce öldürdü. En önemlisi, zavallı Scott’u öldürdü; onların en güçsüzü, en yeteneklisiydi; o yüzden bu belaya önce o yakalandı. Başarının öldürücü olduğunun, edepsizlik olduğunun, kalıcı bir felaket, daimi bir aşağılanma olduğunun farkına varabilecek kadar zamanı olmadı. Ondan öylesine hoşlanıyordu ki, ona yaklaştığında kibir taslayacak, kinizmini sergileyecek ölçüde aldannış olsa da, onu aramaktan başka bir şey yapmamış olduğunun farkına bile varamadı. İşte artık avucunun içindeydi başarı; ama hiçbir işe yaramadı, onunla hiçbir şey yapamadı; kendisini baştan çıkarmasına, bozmasına olanak tanımanın dışında. Başarı onu çürüttü; sonuna kadar çürütmeye devam etti. Biliyorsundur Oscar Wilde’ın sözünü: ‘Hayatta iki trajedi vardır. Biri, arzu ettiğin şeyi başaramamak, diğeri ise onu başarmak’ “ Rodney güldü, ben gülmedim.
Hayli tuhaf, sıklıkla insana yönünü kaybettiren, bir anlamda -ama sadece bir anlamda- her zaman uyarıcı olan konuşmalardı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Onun yazma tarzını nasıl keşfettiğine ilişkin bir şeyler okumuştum; nerede okuduğumu hatırlamıyorum şimdi. Eşiyle yaptığı bir konuşmaydı. Orada eşine şöyle soruyordu: ‘Sevgilim, yazmış olduğum oldukça iyi birçok sahne var ama aralarında hiçbir bağlantı yok. Ne yapsam acaba?’ Eşi şöyle yanıtlıyordu: ‘Tasalanmana gerek yok. Hepsini yapıştır; ne anlama geldiğini söylemeyi eleştirmenler üstlenecektir nasıl olsa.’
… yolunu şaşırıp yetişkinlerin toplantısına gelmiş bir çocuk ya da yolunu şaşırıp çocukların toplantısına gelmiş bir yetişkin ya da yolunu şaşırıp türü kendisininkinden farklı bir hayvan sürüsüne karışmış bir hayvan gibiydi.
Reklam
İnsan bu dünyanın içine iradesi dışında atılır ve yine bu dünyadan iradesi dışında uzaklaştırılır.
Genelde sorunlarının belirli o veya bu semptom olduğunu ve bu dertten kurtulurlarsa iyi olacaklarını sanırlar. Bununla birlikte bu hastalar, genellikle sorunlarının depresyon, uykusuzluk, evlilik ya da iş sorunu olmadığını göremezler. Bu çeşitli şikayetler, yalnızca kültürümüzün dışa vurmaya izin verdiği daha derinde yatan bir şeyin bilinçli formudur ve o ya da bu semptomdan mustarip olduğuna bilinçli bir şekilde inanan çeşitli kişilerde ortaktır. Ortak dert, kendine, hemcinsine, doğaya yabancılaşmaktır; hayatın avucundan kum gibi akıp gittiğinin ve hayatı yaşamadan öleceğinin farkındalığıdır; bolluk içinde yaşayıp yine de mutsuz olmaktır.
Ortalama bir birey kadar iyi olmak istiyorlardı ya da, şöyle de diyebiliriz, toplumumuzdaki ortalama bireyden daha mutsuz ve huzursuz olmamayı istiyorlardı.
…burada vurgulamak istediğim nokta, Freud’un, bir kişinin kendisini anlamasına yardımcı olmak için yıllarını anlamlı bir şekilde harcayabildiğini söylemeye cesaret olmasıdır. Kişideki bir değişikliğin toplumsal etkisi düşünüldüğünde öyle uzun bir analiz ile harcanan vakte değmediği söylenebilir… Eğer kişi bir insanın hiçbir şeyle eşit ölçekte değerlendirilemeyeceği, insanın kurtuluşunun, esenliğinin, aydınlanmasının ya da kullanılacak herhangi bir terimle ifade edilen bu şeyin kendi içindeki “en nihai meselesi” olduğu görüşündeyse, bu amaç nicel terimlerle ölçülecek bir zaman ya da parayla ilişkilendirilemez. Bu kapsamlı meseleyi bireye ima eden bir yöntem geliştirme vizyonuna ve cesaretine sahip olmuş olmak, geleneksel Batı düşünce tarzını önemli bir yönden aşan bir davranışın göstergesiydi.
Freud, kişinin gerçek doğasının içyüzünü anlama arzusu içinde, serbest çağrışım metodunu kullanarak bilinçli düşünce sisteminin üstesinden gelmek istiyordu. Serbest çağrışım, mantıklı, bilinçli ve geleneksel düşünceyi baypas edecekti.
Reklam
Freud, modern Batılı bireyin özelliği olan bilinçli düşünce sistemimize büyük değer biçilmesine katılmıyordu. Aksine, bilinçli düşünce sistemimizin içimizde süregelen ruhsal sürecin bütününün küçük bir kısmı olduğuna ve aslında, içimizdeki karanlık, mantıksız ve aynı zamanda da bilinçsiz olan bu kaynakların muazzam gücüyle kıyaslandığında, önemsiz bir parçası olduğuna inanıyordu.
Burada sözü edilmesi gereken ilk prensip, Freud’un “bilgi, dönüşüme yol açar” kavramıdır, yani teori ve pratik birbirinden ayrılmamalıdır, kişi kendini bilme davranışı içinde kendi kendini dönüştürür.
Mitka hiç belli etmiyordu ama Olga’ya, onun kızına, tüm dünyaya acıyordu. Kim acımazdı ki?
İnsan diş ağrısından, çocuk doğurduktan, büyük bir kayıptan ve sevdiğine kavuştuktan sonra nasıl uykuya dalarsa, o da birden uyuyakaldı.
Sayfa 92
Ah Lenu, neler oluyor bize, suyun donduğu günlerdeki borular gibiyiz, mutsuz bir kafaya sahip olmak ne kötü.
Sayfa 376
59 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.